Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Marbling

Marbling
@Marblingggg
Öfke bir yüktür! Hayat sürekli kızgın yaşanmayacak kadar kısadır ve buna kesinlikle değmez...
Bilhassa tahammül edemediğim bir şey, kadının erkek karşısında her zaman pasif kalmaya mecbur oluşu… Neden? Niçin daima biz kaçacağız ve siz kovalayacaksınız?.. Niçin daima biz teslim olacağız ve siz teslim alacaksınız? Niçin sizin yalvarışlarınızda bile bir tahakküm, bizim reddedişlerimizde bile bir aciz bulunacak? Çocukluğumdan beri buna daima isyan ettim, bunu asla kabul edemedim.
Reklam
O zamana kadar bütün insanlardan esirgediğim alaka, hiç kimseye karşı tam manasıyla duymadığım sevgi sanki hep birikmiş ve muazzam bir kütle halinde şimdi bu kadına karşı meydana çıkmıştı.
O andaki hislerimi, bilhassa aradan bu kadar seneler geçtikten sonra, anlatmama imkan yok. Yalnız orada, kürk mantolu bir kadın portresinin önünde, mıhlanmış gibi durduğumu hatırlıyorum. Resimleri seyredip geçenler, vücutlarıyla beni sağa sola itiyorlar, fakat ben olduğum yerden ayrılamıyordum. Bu portrede ne vardı?.. Bunu izah edemeyeceğimi biliyorum; yalnız, o zamana kadar hiçbir kadında görmediğim garip, biraz vahşi, biraz mağrur ve çok kuvvetli bir ifade vardı. Bu çehreyi veya benzerini hiçbir yerde, hiçbir zaman görmediğimi ilk andan itibaren bilmeme rağmen, onunla aramızda bir tanışıklık varmış gibi bir hisse kapıldım. Bu soluk yüz, bu siyah kaşlar ve onların altındaki siyah gözler; bu koyu kumral saçlar ve asıl, masumluk ile iradeyi, sonsuz bir melal ile kuvvetli bir şahsiyeti birleştiren bu ifade, bana asla yabancı olamazdı. Ben bu kadını yedi yaşımdan beri okuduğum kitaplardan, beş yaşımdan beri kurduğum hayal dünyalarından tanıyordum. Onda Halit Ziya’nın Nihal’inden, Vecihi Bey’in Mehcure’sinden, Şövalye Büridan’ın sevgilisinden ve tarih kitaplarında okuduğum Kleopatra’dan, hatta mevlit dinlerken tasavvur ettiğim, Muhammed’in annesi Amine Hatun’dan birer parça vardı. O benim hayalimdeki bütün kadınların bir terkibi, bir imtizacıydı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanlar birbirini ne kadar iyi anlıyorlardı… Bir de ben bu halimle kalkıp başka bir insanın kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?
Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musun? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sukutu, ne inkisar kalır…Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur…
Sayfa 91 - Raif EfendiKitabı okudu
Reklam
Hayat tam bir o.dur. Sana zevk verir ama sonra hemen faturanı keser.
Sayfa 71 - Profesör D’AvilaKitabı okudu
Hayat ne tuhaf ilişkileri mümkün kılıyor.
Sayfa 31 - Profesör MeriurgoKitabı okudu
Denise eskiden sisten nefret ederdi; onun için sadece sıcak ışığıyla güneş vardı, dünyaya net ve kesin çizgiler katan güneş... Ama artık öyle değildi; sis birçok şeyi belirsiz yapıp saklayabiliyordu. Sis koruyordu, ona yakın olmayanları dışarıda bırakıp diğerlerini sarmalıyordu, ona kucak açanları sınırlı ve mutlu bir evrenin merkezi hâline getiriyordu...
Kıyafet insanı elbette ki kral yapmaz ama kralı pek âlâ gizleyebilir.
Sayfa 24 - DeniseKitabı okudu
İnsanlar, yalanlara gerçeklerden daha kolay inanırlar.
Reklam
Elbette ki bu yoruma katılmayanlar olacaktır; kimileri insan zihninin yaratıcı yeteneklerinin sınırsız olmadığını ve bazı psişik içgüdülerin, bunları böyle adlandıralım, zaman ve ortamdan bağımsız olarak aynı şekilde oraya çıktığını düşünüyor; ilkel içgüdüler fizyolojik etkenlerden ya da sosyal hayattan etkilenmez. Bu temsiller bireysel ve hatta duygusal farklılıklara sahip olabilir ama sebep ve temel model aynıdır ve kendini sembollerle ifade eder. İşte bu tip tasvirler ilkörnektir. Eski medeniyetler kendi efsanelerini yarattı ve biz de bunları bazen rüyalarımızda görmekle yetiniyoruz.
Sayfa 17 - Profesör MeriurgoKitabı okudu
Bakın; bazen hatta bizim toplumumuzda bu çok nadirdir, sadece bireysel olmakla kalmayıp doğrudan rüyayı gören kişiyle ilgili düşsel ögelere, rüya bölümlerine rastlanabilir. Siz bile, rüyanızın sahibi olduğunuz çok aşikâr olmasına rağmen yılanınızın hangi cehennemden çıktığını bana soruyorsunuz; bilinçli tarafınız buna babalık etmeyi reddediyor! Bu öğelerin güçlü sembolik anlamlar taşıdığının farkına varan Freud bunları, “arkaik - yani eskiden kalan- kalıntılar” diyerek adlandırmıştır. Bunlar insan zihninin mirası olan ilkörneklerdir ve herhangi bir zaman diliminde dünyanın herhangi bir yerinde rüyadaki semboller şeklinde ortaya çıkan, bütün insanlığa ait şeylerdir.
Sayfa 17 - Profesör MeriurgoKitabı okudu
Dostum, bir rüya başkalarının hoşumuza gitsin diye çektiği bir film ya da yazdığı bir roman değildir. İçinde kandırmaca yoktur. Bir rüyada bulunan şey, mutlak surette aranması gereken şeydir.
Sayfa 16 - Profesör MeriurgoKitabı okudu
Özünde sizin istediğiniz şey zihninizin derinliklerine dalmak, tıpkı küçüklüğünüzde o bodruma inmekten ödünüzün patlaması gibi korktuğunuz şeylere ulaşmaktı. İşte bu sebepten dolayı seyahatinize başlamak için kendinize o kapıyı seçtiniz. Kısacası siz sadece kendi içinizin çok derinlerinde saklı olan bir şeyi arama ihtiyacında olduğunuzu çok açık bir şekilde ortaya koydunuz: Evdeki diğer kapılar dışarıya yani başka insanların görebileceği şeylere, bununla da kalmayıp içinde kaybolunan kafa karıştırıcı labirentlere, sonu hiçbir yere çıkmayan yollara açılıyordu...
Sayfa 15 - Profesör MeriurgoKitabı okudu
Kendi içine yapılan bir yolculuktan başka ne olabilir ki? Sosyal ilişkilerin gerektirdiği kabullenmeler ve yapmacıklıklarla kirletilmemiş özgür ruhunun saf derinliklerine yapılan bir yolculuk... İşte bu yüzden çocukluğa kadar geriye gitmemiz gerekiyor. Biraz cesaret, tünelin içine ilk inişinizi ve oradan kanlı çıkışınızı yorumlamamıza yardımcı olabilir. Bu tıpkı doğumu, yani ilişkiler dünyasına adım atılan anı temsil ediyor.
Sayfa 15 - Profesör MeriurgoKitabı okudu
573 öğeden 556 ile 570 arasındakiler gösteriliyor.