“Dur durak yoktu, acıma yoktu, ateşkes yoktu, nedamet getirip durulmak yoktu, zaman mefhumu yoktu. Geceler ve gündüzler, tıpkı tarihin daha erken dönemlerinde olduğu gibi dairesel bir döngü içinde birbirini kovalıyor olsa da, yine eskisi gibi sabah ve akşam olsa da, ortada başka bir zaman algısı kalmamıştı. Tüm zaman algısı, tıpkı hummalı bir hastaya benzeyen bir milletin öfkeli hararetinde yitip gitmişti.”