Sıradan insan, sonsuz yaşamı zemin kabul ederek günlük yaşamını anlamlandırırken, savaşçı her an ölüm bilincini zemin kabul ederek günlük yaşamını anlamlandırıyor.
Yaşamın sınırlı oluşu, beni geçmişin zincirinden kurtarır ve geleceğe serbest bırakır. Eğer, ölümün her an ve her yerden gelebileceğini kabul edersem, bencilliğimden gelen 'şimdi ve burada' ya ilişkin tembelliğim kaybolur. Kısa bir süre burada olmamın bilincinde olarak, bu yaşamda yapmak istediklerime hemen şimdi ve burada başlamanın ötesinde başka bir yolum olmadığını görürüm. Ama, genellikle ne yaparım: 'gerçekten yaşamayı' gelecekte bir zamana atarım ve tek şansım olan 'şimdi ve burada' tembelliğime devam ederim.
Bireyin bilinci donanınca, zenginleşince, onun algılaması değişir. Algılaması zenginleşen insan robot olarak davranmaktan vazgeçer, çok yönlü düşünmeye başlar. Çok yönlü düşününce, davranışlarını daha gelişmiş bir planlama içinde gerçekleştirir. Bireyin bilincinin donatılmasının onun algılamasını değiştireceğini, bireyin algılamasının değişmesinin onun düşünüşünü değiştireceğini, bireyin düşüncesinin değişmesinin de onun eylemini değiştireceğini söylüyorsunuz.
Tanrım, değiştirilebilen ve değişmesi gereken şeyleri değiştirme cesaret ve gücünü; değiştirilemeyecek şeyleri olduğu gibi kabul etme olgunluğunu ve ikisi arasındaki farkı anlayabilecek bilgeliği bana ver.
Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır; kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur; içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder.