Siyasi partilerin din meseleleriyle herhangi bir işi olamaz. Sadece bu meselelerin etkisiyle milli hayatın karşısında yer almamalı ve ırkın ahlakına zarar vermemelidir. Bunun gibi, siyasi partilerin mücadelelesine dini meseleleri karıştırmamalıdır.
Okuyucuları üç gruba ayırmak gerekir.
- Bütün okuduklarına inananlar.
- Hiçbir şeye inanmayanlar.
- Okuduklarını eleştirerek, inceleyip ondan sonra hüküm verenler.
Ah, reis bey, sevmek, hele benim gibi sevmek berbat bir şeydir. Hayatımda yalnız o vardı. Gözümü kapadığım zaman onu, açtığım zaman onu, uyuduğum zaman onu, uyandığım zaman onu görüyordum.
Halbuki ben onun için bir hiçtim; gelmiş ve geçmiş birisi...
“İsteklerime varabilmek için dış dünya ile bağlarımı azaltmak lazım geldiğini seziyordum. Vücudumda ki her yıkılış, kafamda yeni bir parlaklığa yol açıyor. Ellerimin titremesi arttı, fakat ben baktığım şeyleri daha sebatlı ve ihtizamlı görmeye başladım. Ah ey peşinde koştuğum hakikat, nihayet seni yakalayacağım.”
Şu dünyayı adamakıllı görmeden, dünyanın ne olduğunu adamakıllı anlamadan buradan gidecek olduktan sonra ne diye buraya geldik sanki? Yaşadığımızın farkına varamayacak olduktan sonra ne diye yaşıyoruz?
Çiçeklerin açtığı mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir…
…
Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.
Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekâlâ, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o?.. Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?..