Bazen yaşadığımız bir kaybın ardından tüm kayıplarımız yeniden canlanır. Aslında insan öncesinde yeterince akıtamadığı tüm gözyaşlarını bir yerde biriktirir.
İnsandan asıl beklenen hayattaki sorunların üstesinden gelerek,kendi gerçek kimliğini bulması. En zor şartlarda bile insanın bir amacı olmalı ve anlamı olan bir hayat sürme arzusu ile motive edilmeli. Peki biz hayata verdiğimiz cevaplardan memnun muyuz? diye sordum kendime. Koşullar hoşumuza gitmediğinde hep dışarıyı suçlasak da aslında kafamızın içindekilerden biz sorumluyuz.
Victor Frankl'ın dediği gibi; Hayat bize soruyu sorar ve cevap veren biz oluruz. Hayatın sorusu herkese farklı şekillerde geliyor. Kimine düşen soru oldukça ağır oluyor. Sorunun büyüğü küçüğü de yok aslında. Bizim için her gün haberlerde görüp duyduğumuz ülkenin ve dünyanın gidişatı da bir soru. "Koşullar bu,sen ne yapacaksın? "
Özgür irademiz var ve verdiğimiz cevaplardan biz sorumluyuz. Bizi biz yapan da hayata verdiğimiz cevaplar.
Victor Frankl kitabında özellikle ölümü metafor olarak kullanıyor oluşu çok hoşuma gitti. Hakikaten düşününce ölümün olduğu bir yerde her şey ne kadar anlamsız aslında ama insan unutandır. İnsanı sarsan, farkındalık yaratan bir eser. Dönem dönem başvuracağım kendisine. Nietzsche'nin sözleriyle : "Yaşamak için bir nedeni olan insan her türlü nasıl'a katlanabilir." Ne kadar anlamlı değil mi , nedenlerini sorgulatıyor insana. Yaşamdan ne beklediğimiz önemli değildi belki,belki de önemli olan yaşamın bizden ne beklediğiydi.
İyi okumalar, sevgiyle..