Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Merve Nur

Merve Nur
@MerveNurc
Elimde olsaydı her karış toprağa buğday eker gibi kitap ekerdim.
88 syf.
10/10 puan verdi
Define kitabının devamı olan bu eserde, 5-6 yıl sonra Hüsrev hapisten çıkar ve ilk kitaptan tanıdığımız 2 kişiyi esrarengiz bir şekilde öldürür. Bu cinayetlerin aydınlatılması için Müfettiş Hayret görevlendirilir. Edebi yönden ve konunun işlenmesi bakımından 1. kitaptan daha başarılıydı. Polisiye sevenlere tavsiyemdir.
Kan Damlası
Kan DamlasıMehmet Rauf · İş Bankası Kültür Yayınları · 20221,074 okunma
Reklam
104 syf.
8/10 puan verdi
Erzurum hastanesi başhekimi Şakir Feyzi, tedavisini yaptığı Hacı Kalfa tarafından hayatını değiştirecek bir emanet alır. Hacı Kalfa 2. Abdülhamit döneminde bir paşanın konağında konağın küçük kızının dadılığını yapmaktadır. Kızın bir adamla yurtdışına kaçması ile Paşa yalnız kalmıştır. Paşa, öleceğini anladığı zaman kalfayı yanına çağırır ve ona, büyük bir meblağı kızı için sakladığını, sakladığı yeri de Fuzulinin Divanı içerisinde şifreli bir şekilde gizlediğini, bu kitabın kızının eline ulaşması için ona emanet ettiğini söyler. Aradan yıllar geçer ama Kalfa Şehriyar, Paşa'nın kızını bir türlü bulamayınca evlenip Erzurum'a gider. Ölüm döşeğindeyken de bu sırra Şakir Feyziyi ortak eder. Şakir Feyzi bu parayı bulmak için İstanbul'a gider lakin parayı ararken aşkı bulur. Define, 2 kitaplık bir polisiye serisinin ilk kitabı. Edebi bir eser olup olmadığı yıllarca tartışılmış, en sonunda edebi nitelik taşıdığı kabul edilmiş ama bana göre bu konuda sınıfta kaldı. Olayların neredeyse tamamı oldu bittiye gelmiş. Sebep sonuç örgüsünde kopukluklar var. Olumlu yanı ise sürükleyiciliğiyle su gibi akıyor. Merak ettirmek için abartılı hâllere girilmemiş. Türk edebiyatından güzel bir polisiye örneği.
Define
DefineMehmet Rauf · İş Bankası Kültür Yayınları · 20221,876 okunma
479 syf.
10/10 puan verdi
-Spoiler İçerebilir.- "İstanbullu Hoca'dan Küçük Ağa doğmuştu ve hangi doğum o kadar sancılı olabilirdi?" Tarihi bir roman olmasına rağmen asla tarihi bir roman sıkıcılığını asla içermeyen bir kitaptır Küçük Ağa. Tarık Buğra bu eserde Kurtuluş mücadelesi dönemi Akşehirini anlatır. Bunu, bir imamın köylülerle olan çatışmasından ele alır. 1. Cihan Harbi bitmiştir ve geri kalanlar köylerine dağılmaya başlamıştır. Köyün delikanlısı Salih, köyüne bir kolu eksik ve yüzü paramparça döner. Çocukluk arkadaşı Rum Niko ise artık bıraktığı gibi değildir. İşgalcilerle dost olmuş, yıllarca ekmeğini yediği toprakları satmıştır.. Salih uzun bir süre Niko ile olan ilişkisine devam eder ve bu süre zarfında köylünün öfkesini kendine çeker. Ne de olsa o artık hainlerle arkadaştır, onlarla yatıp kalkmaktadır. Bu sırada köye genç bir hoca gelir. Hoca, devlet tarafından çok sevilmektedir ve hemen köylünün de kalbine taht kurar. Hocanın gerçek adı zamanla unutulur ve İstanbullu Hoca olur. İstanbullu Hoca Kuvai Milliyeye düşmandır. Bu düşmanlık onun için son mu olacak, yoksa başlangıç mı? "Cin gibi biri. Zeki, nüktedan, sanırım ki çok da bilgili. Fakat mirim, bana sorarsanız en güzel tarafı da ahlâkı. Mert, yiğit, mahviyetkâr ve hürmetkâr." (s. 460) Bu kitap hakkında ne yazsam az kalır o yüzden sadece haddim olan kısmını yazıp bu incelemeyi sonlandırıyorum. Kitap herkese tavsiyemdir.
Küçük Ağa
Küçük AğaTarık Buğra · İletişim Yayınları · 20159,9bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
318 syf.
8/10 puan verdi
"Bir insanı toprağından koparıp almak, onun yüreğini almak gibi bir acı değil midir?" Lozan antlaşması sonrası mübadele sebebiyle Hristiyan Rumların ayrıldığı bir ada olan Karınca Adasında geçen roman serisinin ilk kitabı. Bu mübadeleyle birlikte 1.200.000 Hrstiyan Rum Yunanistan'a , yaklaşık 463.534 Türk ise Anadolu'ya gelmiştir. Eserin konusu: adayı terk etmeyen Vasili, adaya ilk ayak basan kişiyi öldüreceğine dair yemin eder. Adaya ilk ayak basan kişi Türk Poyraz Musa olur. Vasili Musa'yı uzun süre takip eder, fakat eli bir türlü tetiğe gitmez. Aynı zamanda Vasili ve Poyraz Musa çok cephelerde savaşmış askerler. Ve Çanakkalede silah arkadaşlığı yapmışlar. Bu eserde konunun ilerlemesi bakımından bir şey hissedemedim -ki sanki biraz durağandı- ; daha çok kitabın iskeletini oluşturan karakterlerin hayatları, yaşadıkları hakkında fikir sahibi olduk. Bir de bol bol güzel betimlemeler var. Sanki adada siz yaşıyormuş, orayı geziyormuş gibi evler gözünüzün önünde canlanıyor. Kitap hakkındaki en olumsuz görüşüm yazarın Ermeni kırımından gerçekmiş gibi bahsetmesi oldu.
Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana
Fırat Suyu Kan Akıyor BaksanaYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20206,5bin okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
Bir Shakespeare klasiği olarak bu kitapta da birilerinin arkasından iş çeviren birisini görüyoruz. Bir kişinin hırsları, bencilliği neler doğurabilir diyorsanız, bence Othello'yu okuyup sorunuza cevap alabilirsiniz. Konusuna kısaca değinecek olursam, Iago adlı bir şahıs, Mağripli bir soylu olan Othello'nun yaveri olmak istiyor ve bu sonuca ulaşmak için aklınıza gelebilecek en alçakça yollara başvuruyor. Önce tabii kendine bir yardımcı buluyor, aklı sıra eğer ifşalanırsa ona suç atacak. Bu seçtiği şanslı kişi Roderigo. Roderigo, Othello'nun karısı Desdemona'ya âşık. Iago için bulunmaz nimet. Bu şekilde bir kıskançlık tragedyası okuyoruz. Tabii sadece kıskançlık tragedyası değil, dürüstlük doğruluk ile yalanın çarpışmasını da görüyoruz. Fazlasıyla da hissediyoruz. Kitabın başında, Iago'nun planlarını okuduğumuz anda sonu tahmin ettim. Shakespeare konusunda da beni kendine çeken de bu, sonunu resmen biliyorum ama zevkle okumaya devam edebiliyorum.
Othello
OthelloWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202020,5bin okunma
Reklam
232 syf.
·
Puan vermedi
Bir teğmenin çok ıssız olan (gerçekten ıssız, baya ıssız, ıssız kelimesinin karşılığı olacak şekilde bir ıssızlık) kaleye 'yanlışlıkla' atanması sonucunda yaşadıkları anlatılıyor. Bu kalenin bir tarafında çöl var. Adı Tatar Çölü. Adının bu olmasının sebebi bir çeşit batıl inanç. Oradan Tatarlar gelmiş vaktinde, tekrar geleceklermiş saldıracaklarmış savaş çıkacakmış. Ama kimsenin geldiği falan yok. Bu durumda bizim teğmeni cezbediyor tabii, baya meraklanıyor. Kaledeki askerler de artık buna öyle kafayı takmışlar ki, bir gün siyah bir şey görüyorlar çölün ortasında. Kitap buralarda biraz açılıyor gibi olsa da aynı durağanlıkta ilerliyor. Kitabı çok büyük bir beklentiyle okudum ve hayallerim suya düştü. Ne umuyordum tam açıklayamam ama bulduğumu söylebilirim. Çaresizlik hissettim. Kitabın ta en başından en son sayfaya kadar her sayfayı çaresizlik duygusu dolduruyor. Kitaba hakim bir merak unsuru da var tabii: çöl. Yazar anlatımı yer yer şekillendirmiş. Bu olmasaydı muhtemelen kitabın sonuna kadar dayanamazdım. Yapabileceğim en iyi olumlu eleştiri de bu sanırım.
Tatar Çölü
Tatar ÇölüDino Buzzati · İletişim Yayınları · 201313,2bin okunma
191 syf.
10/10 puan verdi
Kitap Nâzım Hikmet'in Türkiye'den ayrıldıktan sonra, 1951-1959 yıllarında yazdığı şiirlerden oluşuyor. Vatanını terk etmiş bir vatanseverin dilinden gurbet duygusunu fazlaca hissediyorsunuz. Gittiği birçok şehirde yazdığı şiirlerde sürekli vatanına benzeyen yerleri vurguluyor, hasretini dile getiriyor. Bolca siyasi şiirler, komünizme övgü dolu şiirler de bulunuyor. Şimdiye kadar okuduklarım arasından Nâzım Hikmete ait olan en iyi şiir kitabı diyemem ama bu kitapta gayet güzeldi.
Yeni Şiirler
Yeni ŞiirlerNazım Hikmet Ran · Adam Yayınları · 19931,290 okunma
276 syf.
·
Puan vermedi
Umberto Eco ve Jean Claude Carriere'in ana teması 'kitap' olan ve bu tema etrafında dönen konuları; hafızanın işleyişi, kitap koleksiyonları, gelişen teknolojiyle kitaplar arasındaki ilişkinin güzel anekdotlarla ele aldığı sohbet tarzında bir eser. Türünden dolayı acaba sıkılır mıyım kaygısıyla başladım ama daha ilk sayfalardan bu kaygıyı yitirdim. Kitabı okudum değil, kitabı dinledim diyebilirim. İlgimi çeken kısımlardan biri, Umberto Eco'ya çocukken sorulmuş bir soru oldu: “Söyle bakalım, okuduğun kitapta ne olduğunu öğrenmek için mi okuyorsun, yoksa okumayı sevdiğinden mi?" Herkesin bu soruyu bir dakika durup düşünmesi gerektiği kanısındayım.
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi SanmayınUmberto Eco · Can Yayınları · 2018405 okunma
238 syf.
10/10 puan verdi
"Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı." Puslu Kıtalar Atlası, yazardan okuduğum ilk kitap. Karşıma çok çıkıyordu fakat her eserin okunması için uygun bir zaman olduğunu ve bu eserin kesinlikle bu "her esere" dahil olduğunu düşünerek kitabı epey bir süre beklettim. Kitabın ilk cümlesinden itibaren yazara karşı bir hayranlığım oluşmadı değil. Okurken yer yer, yahu bu olaylar nereye bağlanacak diye çok kez sordum. Ama bu beni kesinlikle sıkmadı. Çünkü kitap sanılanın aksine -en azından benim için- su gibi akıp gidiyor. 12 günde bitirdiğime bakmayın, her şeyi aklıma ilmek ilmek işleyerek okumak istediğim için her kelimeyi hatta her harfi özenle okudum diyebilirim. Kitabın sonlarına doğru artık bize yazarın başlarda verdiği karmaşık ama birbirleriyle bağıntılı kişiler ve olaylar bir anlam kazanmaya başlıyor. Tam da bu kısımlarda merakım ile yazarın zekasına olan hayranlığım doğru orantılı olarak arttı. Çok kalın bir eser değil, buna rağmen içinde birçok konuyu barındırıyor olması ve hepsinin güzel bir şekilde işlenmiş olması kitaba verdiğim artı bir puan.
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,4bin okunma
360 syf.
8/10 puan verdi
Bu kitap nasıl bu kadar az okundu?
Flaubert'in hakkında "Öfkemi boşaltacağım bir planım var... Çağdaşlarımın bende uyandırdığı tiksintiyi onların üzerine kusacağım..." dediği, ölümünden önce tamamlayamadığı bir eserdir Bilirbilmezler. Kitap, tesadüf eseri karşılaşıp her şeylerinin ne kadar benzer olduğunu farkedip arkadaş olan iki şahsın hikâyesini; Bouvard ve
Bilirbilmezler
BilirbilmezlerGustave Flaubert · Can Yayınları · 2019364 okunma