Babam kumar düşkünü, annem kişilik sahibi... erdemli bir kadındı. Ancak, erdemli olmanın anneme olduğundan daha az haz verdiği başka bir kadın tanımadım. Kendi erdeminin boyunduruğu altına girmişti ve kendinden başlamak üzere herkese acı çektiriyordu. Elli yıllık ömrü boyunca bir kez bile dinlenmemiş, boş durmamıştı; karınca gibi (ama karıncalar için söyleyemeyeceğimiz biçimde) herhangi bir yarar söz konusu olmaksızın, sürekli uğraşmış, çabalamış, koşturmuştu... Durmak dinlenmek bilmeyen bir kurt gibi gece gündüz kemirmişti içini. Yalnızca bir kez sakin görmüştüm onu.Öldüğünün ertesi günü, tabutunda... Gerçi ona bakarken yüzünde sakin bir şaşkınlık varmış gibi de gelmemiş deği di bana; yarı açık dudakları, çökük yanakları, munis gözleri sanki şöyle diyordu:kıpırdamadan durmak meger ne kadar zor.
"Peki, okuma yazmayı öğrenmek ister misin?"
"Bizim gibilerin okuma yazma ne işine yarayacak, Ivan Afanasyeviç?"
"Ne demek, ne işine yarayacak? Kitaplar okuyabilirsin."
"Kitaplarda ne var ki?"
"Güzel şeyler...
Doğu ile Batının, yeni ile eskinin , var olma ve yok olmanın hikayesi. Olay yok denecek kadar az ama sürükleyici etkileyici güzel bir eser. Halide Edip adivar bana çok cazip gelen bir yazar değil ama bu eser biraz da olsun bakış açımı değiştirdi...
Sinekli BakkalHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 202218,6bin okunma
ÇUKUROVA, Fransız yönetimi ve askeri çekildikçe, Türk yöne timi ve askeri tarafından parça parça teslim alınıyor, evler bayraklarla donanıyor, kurbanlar kesiliyor, anavatana kavuşan halk bayram edi yordu. Fransızlarla birlikte, Türklerle yalnız kalmaktan çekinen Ermeniler de gitmekteydiler.
Yeni Adana gazetesi Adana'ya döndü:
"Buzlu, karlı dağlar arasında tam iki yıldır vatan kaygusu, fazilet aşkı ile haykırdık. Hiçbir ıstırap, hiçbir mahrumiyet bizi yolumuzdan çevirmedi... Çok önemli günlerden sonra öz vatanımıza kavuştuk. Başımızın üzerinde dalgalanan şanlı bayrağımız, hürriyet ve istiklalimizin ebediyen dönüşünü müjdeliyor."
Milli Mücadele'ye karşı yayın yapan Adana Postası ve Ferda gazeteleri susmuş, sahip ve yazarları, öteki işbirlikçilerle birlikte Fransızlara karışıp İskenderun'a, Halep'e, Şam'a kaçmışlardı.
Kimbilir, belki de ilerde, bu ve benzeri işbirlikçilerin çocukları,Türkiye'ye dönüp siyaset ve basın dünyasına katılacaklardı