Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mirsad tanrisever

...... Bizler, hafızası zayıf, kendimizi yok etmeye yönelik sonsuz bir arzu duyan, dönek, aptal yaratıklarız....
Reklam
Öğrenmeye başladığı şey aslında özgürlüğün yüküydü. Özgürlük ağır bir yüktür, ruhun yüklenmesi gereken büyük ve garip bir sorumluluk. Kolay değildir. Verilen bir armağan değil, yapılan bir seçimdir; bu seçim de zor bir seçim olabilir. Yol, yukarıya, ışığa doğru çıkar; ama yüklü yolcu oraya hiçbir zaman ulaşamayabilir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Babam kumar düşkünü, annem kişilik sahibi... erdemli bir kadındı. Ancak, erdemli olmanın anneme olduğundan daha az haz verdiği başka bir kadın tanımadım. Kendi erdeminin boyunduruğu altına girmişti ve kendinden başlamak üzere herkese acı çektiriyordu. Elli yıllık ömrü boyunca bir kez bile dinlenmemiş, boş durmamıştı; karınca gibi (ama karıncalar için söyleyemeyeceğimiz biçimde) herhangi bir yarar söz konusu olmaksızın, sürekli uğraşmış, çabalamış, koşturmuştu... Durmak dinlenmek bilmeyen bir kurt gibi gece gündüz kemirmişti içini. Yalnızca bir kez sakin görmüştüm onu.Öldüğünün ertesi günü, tabutunda... Gerçi ona bakarken yüzünde sakin bir şaşkınlık varmış gibi de gelmemiş deği di bana; yarı açık dudakları, çökük yanakları, munis gözleri sanki şöyle diyordu:kıpırdamadan durmak meger ne kadar zor.
Reklam
"Peki, okuma yazmayı öğrenmek ister misin?" "Bizim gibilerin okuma yazma ne işine yarayacak, Ivan Afanasyeviç?" "Ne demek, ne işine yarayacak? Kitaplar okuyabilirsin." "Kitaplarda ne var ki?" "Güzel şeyler...
-Sen hiç sevdin mi ? - sevmesem insan olmam. Her zama. Severim, hem de ne kadar çok...
ÇUKUROVA, Fransız yönetimi ve askeri çekildikçe, Türk yöne timi ve askeri tarafından parça parça teslim alınıyor, evler bayraklarla donanıyor, kurbanlar kesiliyor, anavatana kavuşan halk bayram edi yordu. Fransızlarla birlikte, Türklerle yalnız kalmaktan çekinen Ermeniler de gitmekteydiler. Yeni Adana gazetesi Adana'ya döndü: "Buzlu, karlı dağlar arasında tam iki yıldır vatan kaygusu, fazilet aşkı ile haykırdık. Hiçbir ıstırap, hiçbir mahrumiyet bizi yolumuzdan çevirmedi... Çok önemli günlerden sonra öz vatanımıza kavuştuk. Başımızın üzerinde dalgalanan şanlı bayrağımız, hürriyet ve istiklalimizin ebediyen dönüşünü müjdeliyor." Milli Mücadele'ye karşı yayın yapan Adana Postası ve Ferda gazeteleri susmuş, sahip ve yazarları, öteki işbirlikçilerle birlikte Fransızlara karışıp İskenderun'a, Halep'e, Şam'a kaçmışlardı. Kimbilir, belki de ilerde, bu ve benzeri işbirlikçilerin çocukları,Türkiye'ye dönüp siyaset ve basın dünyasına katılacaklardı
Reklam
Aslinda deli olanlar diğerleri, ama bunun farkında değiller. Savaşıyorlar ama neden savaştıklarını bilmiyorlar. Bu delilik değil mi? Bir insan nasıl olur da başka bir insanı öldürür, ama sebebini tam olarak bilmez? Farklı renk üniforma giymek ve farklı diller konuşmak yeterli bir neden mi yani? Bir de bana deli diyorlar! Şu karanlık savaşta gördüğüm tek mantıklı yaratıklar sizlersiniz ve tıpkı benim gibi, burada bulunmanızın sebebi zorla getirilmiş olmak. Eğer biraz cesaretim olsaydı -ama yok- bu yolda gitmeye devam eder ve bir daha arka- mıza bakmazdık
Ölüm fazla kesindir; bütün sebepler onun tarafında bulunur. İçgüdülerimize esrarengiz gelir, düşünüşümüzün önünde, berrak ve itibarsız bir halde, bilinmeye- nin sahte cazibesi olmaksızın belirir.
Ölüm
... Ölüm duygusu olan insanla bu duyguya hiç sahip olmayan arasında, iletişimi mümkün olmayan iki dünyanın uçurumu açılır; bununla birlikte ikisi de ölür, fakat biri ölümünden habersizdir, ötekiyse bunu bilir; biri sadece bir anda ölür, ötekiyse sürekli ölmektedir... Ortak koşulları ikisini de birbirine karşıt uçlara yerleştirir, iki aşırı uca ve aynı tanımın içine; uzlaşmazlıklarıyla aynı kadere maruz kalırlar... Biri sanki ebedîymiş gibi yaşar, öteki devamlı olarak ebediyetini düşünür ve bunu her düşüncesinde inkâr
"Ulan deli, baksana çalışıyoruz. Çık dışarı!" "Kızma beyim, biliyorum, onun için geldim. Duydum ki Kemal'in askeri çıplakmış. Allah şahidimdir üzerimdekinden başka çamaşırım yok. Çoraplarımı getirdim. Şimdi yıkadım, temizdir. Yaklaşıp masanın üzerine bir çift ıslak yün çorap koydu. Çarıklarını sıyırıp odanın ortasında bıraktı: "Aha bunlar da çarıklarım. Haydi kolay gelsin!" Çıplak ayak , huzur içinde yürüyüp çıktı.
Sevgili gençler! İstiklal Savaşı, dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlardan biridir. Emperyalizmi ve yamaklarını dize getiren, bir en- kazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran atalarınızla gurur duyun, şehit ve gazi atalarınızın onurunu yalancılara çiğnetmeyin. Sevgilerle
466 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.