Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettiğinde bir süre orada kalır. İdareyi eline alıp kendi hâkimiyetini yerleştirmek için bu elzemdir. Bu sırada bir çadırda kalıyor. Çadırı süpürüp temizleyen, yemeği yapan Mısırlı bir cariye vardır ki, Yavuz Selim Han sabah çıkınca, cariye geliyor, akşama kadar çadırı temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor,
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
Su olsan kimse içmez,
Yol olsan kimse geçmez,
Elin adamı ne anlar senden?
Çıkarsın bir dağ başına,
Bir ağaç bulursun Tellersin
pullarsın Gelin eylersin.
Bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün.
Köpürmüş gelen bulutları.
Başka ne gelir elden?
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde
şu dünyanın ıssızlığı.
Tanrı kimsenin başına vermesin
böyle bir yalnızlığı!
YAŞAR KEMAL
Lawrance, önce soyunur ve bahçedeki ağaca tırmanır sonra yazarmış. Thomas Hobbes ise ilham geldiğinde yatak çarşaflarına hatta bacaklarına yazarmış. Victor Hugo, yazamaz olunca uşağından tüm elbiselerini alıp gitmesini ve ertesi güne kadar gelmemesini istermiş. Shakespeare, noktalama işaretlerini koymaya dahi fırsat bulamayacak kadar hızlı yazarmış . Edmond Rostand dostları tarafından rahatsız edilmemek için çareyi küvette yazmakta bulmuş. Balzac Türk kahvesi içmedikçe yazamazmış , yazarın 50.000 fincan türk kahvesi içtiği tahmin ediliyor. Charles dickens maçı renkli kağıtlara mavi tonlardaki mürekkeple yazar ve uğurlu geldiğine inandığı için her şeye 3 defa dokunurmuş.