Bir gün hiç hesapta yokken biri çıkıyor karşına ve onu çok seviyorsun. Aslında durduk yere başına iş alıyorsun ama bilmiyorsun…
Sonra yüreğini açıyorsun ona. Korkularını anlatıyorsun, zaaflarını, zayıf yanlarını gösteriyorsun... Çünkü öyle eşsiz görüyorsun ki onu sanki tüm korkularını, yaralarını iyileştirecekmiş gibi hissediyorsun. Yarana yama olsun istiyorsun...
Seviyorsun işte! Canın gibi hem de belki de daha öte...
Güveniyorsun…
Gün geliyor içini açtığın, yaralarından bahsettiğin, iyileştireceğini sandığın, güvendiğin o insan yeni yaralar ekliyor sana...
Yeni acılar, yeni yarım kalışlar...
Kalbin kırılsa geçer belki. Ama kırılacak bir kalbin bile kalmıyor…
Üzülmek, kırılmak, sevilmemek falan sorun değil. Bunlar geçiyor, insan bunlara alışıyor, kabulleniyor...
Kötü olan ne biliyor musun?
Eğer gerçekten çıkarsız, karşılıksız sevdiği halde böyle parçalanınca kalp, bir daha böyle güzel sevemiyor.
Çünkü birine güvenmek kolay değil!
O bizim en sevdiklerimiz yalnızca sevgimizi değil, sevgiye olan güvenimizi de çalıyor.
Aslında onlar affedilmeyi en çok da bu yüzden hak etmiyor….
~
Allah (c.c) Kur'an'da bildiğimiz, bilmediğimiz ve bilemediğimiz düşmanlarımıza karşı üstünlük sağlayacak her türlü kuvveti hazırlamamızı emretmektedir ki bu da iktisat, fizik, matematik, kimya gibi ilimleri iyi bilmekle mümkündür.