Hırçın bir kuzey rüzgârı gibi esmeli bakışların kentin sokaklarında.
Bir kadının saçlarından ateşi çalmalı ve yoksul erkeklerin parmak aralarına salmalısın. Yoksul evlerin ocaklarından kaynayan yalancı tencereleri görmeli ve tahta altını yitirmiş çocuklarla yürümelisin savaş alanına. Vitrinlerden ganimet toplamalı çocuklar ve zengin korkulardan pay kapmalı gecekondu sokaklarına. Zengin düşlerden doldurmalılar kirli avuçlarına. Sen sokakların başını tutmalısın ve aynasızların sirenlerine kulak kabartmalısın.
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden
Anlatamam, nasıl ıssız, karanlık
Ve zehir zıkkım cıgaram
Gene bir cehennem var yastığımda
Gel artık
Başkalarının rahatı için kendi zevklerimizden birazını olsun feda etmek soylu bir insan yüreğinin belirtisi sayılır ve böyle davranan insan zaten feda ettiği zevkten çok daha fazlasını bulur.
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee
Göklerde uçan melekler
Kıskanırlardı bizi
Bir gün işte bu yüzden göze geldi
O deniz ülkesinde
Üşüdü bir rüzgarından bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı oradadır şimdi
O deniz ülkesinde
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskanırdı bizi
Evet! Bu yüzden 'Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi'
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
İlâhi hakikatler zekâdan kalbe değil, kalpten zekâya doğru giderler. Tanrıyı hisseden kalptir. Tanrı buyruğu şöyle diyor : Vaktiyle beni bulmasaydın, şimdi beni aramazdın.
Blaise Pascal
Bir insan nasıl sevilir hatırlamıyorum.Öğret bana. Tut elimden, gözlerimin içine bak, okula başlamış çocuğa alfabeyi öğretir gibi, kırk yıllık budiste namaz kılmayı öğretir gibi, sabırla öğret bana seni sevmeyi. Merhameti ve şefkati elden bırakma.