Bir ülkeden, o ülkenin insanlarından, sayısız Boşnak rüyasından ve planlardan geriye o kadar az şey kalmıştı ki tek istekleri canlarının sağlığıydı, devamında canlarına ne olacağını bilmemelerine rağmen.
Ama savaş, hayalleri de hırsları da sarsmıştı. Bombalar planda olmayan bir şeydi; kaçılamayacak, görmezden gelinemeyecek, herkesin gerçekçi ya da fantastik dünyasını derinden sarsan bir şey…
Hakikat, bunca farklı insanın aynı yerde yaşamasaydı ve bu farklılıklar insanlara yük bindirmek yerine yüzeyselliği ve telaşesiyle trenlerin cennete ve cehenneme kalktığı bir garın bekleme salonunu andıran bir memnuniyet, bir haz veriyordu.