Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Müteher Aslan

Varşova'nın yeniden inşa edilmesi, daha önce görülmedik ulusal bir çabayı gerektirmiş. Getto bugün boş ve çıplak, kasap tahtası gibi dümdüz bir meydan. Kurtuluş sabahı şehrin merkezi işte böyleymiş. Yalnızca şehirden değil, Polonyalılardan da eser yokmuş. Geride kalanlar -daha sonra memleketlerine geri dönenlerin de yardımıyla- taş taş üstünde kalmamış olan bir şehri, her bir taşı tek tek yerine koyarak yeniden inşa etmek için harekete geçmişler ve bir tür intikam hırsıyla, Polonya süvarilerinin Hitler'in tanklarına mızraklarıyla karşı koyarken gösterdikleri aynı sembolik korkusuzlukla, bu işi becermişler. İlk önce şehri kağıt üzerinde yeniden inşa etmişler: planlarla, fotoğraflarla, tarihi belgelerle. Akademisyenlerden oluşan bir komisyon, yeni şehrin eskisinin tıpatıp aynısı olması için, yeniden inşa edilen binaların gerçeğe uygunluğunu denetlemiş. Ortaçağ dan kalma surları yeniden yapmak için, formülü yüzyıllar önce yok olmuş özel tipte tuğlalar üretmek zorunda kalmışlar. Fotoğraflarla kurulan bu şehrin insanın üstünde bıraktığı etki çok garip Ortaçağ'dan kalma daracık sokaklar taze boya kokuyor. Binaların dört yüz yıllık cepheleri henüz tamamlanmamış. İskelelerin üzerinde, yarın sabah üç yüz yıllık olacak freskleri yeniden boyamak için, unutulup gitmiş teknikleri ve formülleri yeniden yaratmak zorunda kalan 1925 doğumlu ressamlar var. Devasa boyutlardaki bu iş, ekmek ve ayakkabı pahasına yapılmakta.
Sayfa 67 - Can YayıneviKitabı yarım bıraktı
Reklam
Müteher Aslan tekrar paylaştı.
496 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
Siyasal ve ekonomik anlamda dünü, bugünü ve yarını kavramak adına, okuyanı içinde bulunduğu zamandan ve mekandan alarak, tabiri caizse Dünya'dan Ay'a değil, Ay'dan Dünya'ya bakabilmenizi sağlayan bir kitap. İnsana karmaşık duygular hissettirmekle birlikte, hissedilen en baskın duygu, edinilen bilgi ve fikirlerin, düşünce dünyasında açmış olduğu yeni yollar, yeni kavramlar ve yeni aydınlıkların verdiği haz olduğunu söyleyebilirim. Savunulan tezi örneklendirmek için birçok ülke ve toplumdan detaylı şekilde bahseden kitabın okunup bitirilmesi yüksek konsantrasyon ve sabır gerektirebilir, lütfen gereken sabrı göstermekte azimli olunuz.
Ulusların Düşüşü
Ulusların DüşüşüJames A. Robinson · Doğan Kitap Yayınları · 20132,717 okunma
...Tıpkı kadınları olduğu gibi, ülkeleri de yataktan kalktıkları halleri ile görmek gerekir.
Sayfa 45 - Can YayıneviKitabı yarım bıraktı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kullanabilecekleri tek yasal silah grev olurdu. Ama grev hakkı yok; çünkü rejim dogmatik: Diyorlar ki, proletarya iktidardayken proleterlerin kendi kendilerini protesto etmek için grev yapmaları saçma olurmuş. Bu bir safsata. "Devrim," diyorlardı bize Marksist öğrenciler, "Almanya'da yapılmadı. Onu bir sandığın içinde Sovyetler Birliği'nden getirdiler ve halkı dikkate almadan buraya koydular.
Sayfa 39 - Can YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Batı Berlin Hakkında
Ben, haddim olmayarak, buranın sahte bir şehir olduğunu düşünüyorum. Amerikalı turistler yazın burayı istila ediyorlar, sosyalist dünyaya merakla bakıyorlar ve Birleşik Devletler'den ithal edilip Berlin'de, New York'takinden daha ucuza satılan malları satın almak için bu fırsattan yararlanıyorlar. Televizyonu, banyosu ve telefonu olan modern döşenmiş odalarıyla Birleşik Devletler'deki en iyi oteller kadar iyi olan bir otelin günde 4 mark, yani 1 dolar oda fiyatıyla nasıl ayakta kalabildiğini insan anlayamıyor. O trafik sıkışıklığının içinde son model olmayan tek bir otomobil yok. Mağazalardaki duyurular, propaganda yazıları, restoranlardaki menüler İngilizce olarak yazılmış. Batı Almanya topraklarında, tek bir Almanca kelimenin asla yayınlanmadığı beş adet radyo istasyonu bulunuyor. İnsan bütün bunları fark edince ve üstelik Batı Berlin'in, çevresindeki 500 kilometrelik alanla ticari ilişkileri bulunmayan, kayda değer bir sanayi merkezi olmayan, Batı dünyasıyla alışverişin her iki dakikada bir şehrin merkezindeki havaalanına inip kalkan uçaklarla yapıldığı, Demir Perde'nin içine kakılmış küçücük bir ada olduğunu göz önünde bulundurunca, Batı Berlin'in muazzam bir kapitalist propaganda ajansı olduğunu düşünmeden edemiyor. Onun itici gücü, ekonomik gerçeklerle bağdaşmıyor. Her bir ayrıntının içinde, muhteşem bir refah görünümü sunma ve anahtar deliğinden tek gözle bakarak ağzı bir karış açık bu manzarayı seyretmekte olan Doğu Almanya'yı şaşkına çevirme yolunda kasten harcanan bir çaba fark ediliyor.
Sayfa 22 - Can YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Reklam
72 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 saatte okudu
"Halk Öldürdü"
1934'te İspanya'da patlak veren bir genel greve Asturya'daki madenciler de destek vermişti. Kitap bir tiyatro eseri ve olayı anlatan bir eser niteliğinde. Albert Camus'nun kitabı olarak gözükse de bu kitabı toplamda 4 kişi "Emek Tiyatrosu'nda" yazdılar. Tiyatro kısmındaki dekorlar seyirciyi tamamen oyunun bir parçası haline getirmek üzerine kurulu. "Halk öldürdü" repliği kitapta en sevdiğim replik oldu, halkın bilinçsizliğinin ve vurdumduymazlığının sonuçlarını anlatır nitelikte çünkü. 40 dakikada rahatlıkla okunabilecek bir kitap. Okumak isteyene iyi okumalar şimdiden
Asturya'da İsyan
Asturya'da İsyanAlbert Camus · Can Yayınları · 2018451 okunma
72 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 saatte okudu
Asturya'da İsyan
Asturya'da İsyanAlbert Camus
7.5/10 · 451 okunma
YÜZBAŞI (İyice kasılarak) Benzin dökün, sonra verin ateşe. Ötekilere de ders olur, sıçanlar anca bundan anlar... Canlarım, benim gibi bir beyefendiye denk geldiğiniz için ne kadar şanslı olduğunuzu tahmin dahi edemezsiniz. Adamın dilini çözmek için böğrüne kızgın demir bastıran meslektaşlarım bile var, inanmazsınız. Ben ancak son çare olarak başvuruyorum bu yönteme. Evet gelelim işimize, seninle başlayalım ufaklık. Adın ne bakalım?.. Boş ver sormadım farz et, ne yapayım adını senin, benim öğrenmek istediğim tek şey Don Fernando'yu kimin öldürdüğü, tanıyorsun değil mi Don Femando'yu, şu tüccar olan... Söyle bakalım, kim öldürdü Don Femando'yu? İŞÇİ Halk öldürdü.
Sayfa 57 - Can YayınlarıKitabı okudu
496 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
113 günde okudu
Fakirlik ve Zenginliğin Kökenleri
Hepimiz Afrika ülkelerinin neden bu kadar fakir olduğunu yüzlerce kez düşünmüşüzdür. Çoğu zaman haklı olarak sömürge ülkelerini de suçlamışızdır. Ama Afrika ülkelerinin çoğu 50 yılı aşkın bir süredir bağımsız devletler olarak varlığını sürdürüyor, yine de bu onları fakirlikten kurtarmadı, hatta tam aksine çoğu ülkede ekonomik sıkıntılar daha da katlanılmaz hale geldi. Botsvana gibi olumlu örnekler dışında tabi. Belki bazılarımız da Afrika ülkelerinin coğrafi konumları sebebiyle fakirliğe mahkum olduğunu düşünüyor ama bu kitapta fakirlik ve zenginliğin coğrafyayla alakası olmadığını göreceksiniz. Örnek lazımsa eğer: Kuzey Kore ve Güney Kore dipdibe iki ülke... Ortak tarihleri olan bir ülke... İkinci dünya savaşından sonra ayrıldılar, 38. paralelin Kuzey ve Güney'i olarak. Yani aslında 100 yıl bile ayrı geçirmediler ama iki ülke arasında bugün çağlarca fark var. Bu kitap onlarca örnekle beraber bir ülkeyi fakir veya zengin yapan şeyin ne olduğunu anlatıyor. Fransız İhtilali, İngiltere'nin görkemli devrimi, serflerin isyanı, Rosa Parks ile baraber gelen otobüs boykotu ve Amerika'nın ayrımcılıktan arınması gibi onlarca tarihi konu eşliğinde hem de... Bu kitap size bir kuram ve onlarca kanıt hediye etmekle kalmıyor, inanılmaz bir genel kültür de katıyor. Hayatım boyunca okuduğum tüm kitaplar arasında beni en çok etkileyen kitap kesinlikle Ulusların Düşüşü oldu. Tam bir başyapıt..
Ulusların Düşüşü
Ulusların DüşüşüJames A. Robinson · Doğan Kitap Yayınları · 20132,717 okunma
496 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
113 günde okudu
Ulusların Düşüşü
Ulusların DüşüşüJames A. Robinson
8.5/10 · 2.717 okunma
Reklam
Fakat tüm bunlar insani yardımın dışında kalan dış yardımların kesilmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Dış yardımı kesmek bir işe yaramayacağı gibi muhtemelen başka ıstıraplara yol açacaktır. İşe yaramayacaktır çünkü pek çok Batılı ülkenin yurttaşları dünyanın dört bir yanındaki ekonomik ve insani felaketlerden suçluluk ve rahatsızlık duyuyor ve dış yardım bu sorunlarla savaşmak için bir şey yapıldığına inanmalarını sağlıyor. Bu "bir şey" çok etkili olmasa bile onu yapma arzusu devam edecek: tabii dış yardım da. Uluslararası kurumlar ve STK'lardan oluşan muazzam yapı da statükoyu korumak için aralıksız olarak kaynak talep etmeye ve aktarmaya devam edecek. Ayrıca muhtaç ülkelere yapılan yardımları kesmek duyarsızlık olurdu. Evet, bu yardımların büyük kısmı ziyan oluyor. Fakat her bir dolarlık yardımımızın 10 cent'i dahi dünyanın en yoksul insanlarına ulaşsa, bu yaşadıkları korkunç yoksulluğu hafifletmek için fazladan bir 10 cent anlamına gelecektir ve yine de hiç yoktan iyidir.
Sayfa 430 - Doğan Kitap, Daron Acemoğlu James A.RobinsonKitabı okudu
Sömürünün Mutlak Düşüşü
Kuramımız ayrıca Çin'de olduğu gibi sömürücü kurumlara dayalı büyümenin ya da günümüz Rusya'sında olduğu gibi hem sömürücü ekonomik kurumlara hem de sömürücü siyasal kurumlara dayalı büyümenin sürdürülebilir büyüme getirmeyeceğini ve muhtemelen sıfırı tüketeceğini ileri sürüyor. Bu örneklerin ötesinde ise belirsizlik hâkim. Örneğin Küba, kapsayıcı kurumlara geçişi sağlayabilir ve büyük bir ekonomik dönüşüm gerçekleştirebilir ya da sömürücü ekonomik ve siyasal kurumlara takılıp kalabilir. Aynı durum Asya'da Kuzey Kore ve Burma için de geçerli. Dolayısıyla, kuramımız kurumların nasıl değiştiği ve bu değişimlerin sonuçları hakkında düşünmek için araçlar sunsa da, bu degişimin doğası -küçük farklılıkların ve olumsallığın rolü- daha kesin öngörülerde bulunmayı zorlaştırıyor.
Sayfa 413 - Doğan Kitap, Daron Acemoğlu James A.RobinsonKitabı okudu
20. yüzyılın sonunda dünyanın pek çok fakir bölgesini anlatabilmek ancak 20. yüzyılın yeni mutlakayetçiligini anlamakla mümkündür, yani komünizmi. Marx'ın öngördüğü, daha insani koşullar altında ve eşitsizlik olmadan zenginlik üretecek bir sistemdi. Lenin ve onun Komünist Partisi Marx'tan esinlendi, fakat pratik, kuramın kendisinden bu denli farklı olamazdı. 1917 Bolşevik Devrimi kanlı bir hadiseydi ve hiçbir insani yönü yoktu. Lenin ve etrafındakilerin yaptığı ilk şey Bolşevik Parti'nin başına yeni bir eliti, yani kendilerini getirmek olduğundan denklemde eşitliğe de yer yoktu. Bunları yaparken yalnızca komünist olmayan unsurları değil, iktidarları için tehdit oluşturabilecek diğer komünist unsurları da tasfiye edip öldürdüler. Fakat asıl trajediler daha sonra yaşanacaktı; önce İç Savaş'la, ardından Stalin'in kamusallaştırma politikaları ve belki de 40 milyon kadar insanın hayatına mal olan aşırı sıklıktaki tasfiyeleriyle.
Sayfa 372 - Doğan KitapKitabı okudu
Tek kelimeyle, eğer bir skandal yoksa bile, onu yaratmak gerekir. Çünkü iktidarı korurken ezilenlerin öfkelerini dindirmek, vicdanlarını rahatlatmak için en ideal yol budur.
Öyle ya. Bu yeterli olur! İnsanlar gerçek adaleti mi talep ediyorlar. Biz de onlara daha az adaletsizliği sunarak onları hoşnut ederiz. İşçiler "bu vahşi sömürünün utancı yeter" diye bağırdıklarında, biz bu vahşi sömürüyü daha aza indiririz ve özellikle utançlarını hafifletiriz ama sömürü hep devam eder. Fabrikalardaki iş kazalarında gebermek istemediklerinde, bu kazaları önleme yönetmeliklerinin birkaçını değiştiririz, dullar için de fazladan birkaç ödül koyarız. Sınıfsız bir toplum istediklerinde farklılıkları göze batmayacak bir şekilde düzenlemeler yaparız! Devrim istediklerinde... Reformlar yaparız... Bol bol reformlar... Reforma boğarız ortalığı... Ya da reform sözleri vererek boğarız ortalığı çünkü zaten bunları asla vermeyeceğiz.
114 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.