Taleb’in Antifragile'da yazdığı gibi, “Gelişigüzelliğe, karışıklığa, maceralara, belirsizliklere, kendini keşfetmeye, travmatik olaylar duymaya ihtiyacımız var. Tüm bu şeyler hayatı yaşanmaya değer kılar.”
Güzelliği mükemmellikte değil, kusurlu ve eksik şeylerde aramalıyız.
Bu yüzden Japonlar kusurlu ya da kırık bir çay fincanına büyük değer verir. Kusurlu, eksik ve kısa ömürlü şeyler gerçekten
güzel olabilir, çünkü gerçek dünyaya benzeyen sadece onlardır.
Kontrolümüzün ötesindeki şeyler için endişelenmek hiçbir şey kazandırmaz. Değiştirebileceğimiz ve değiştiremeyeceğimiz şeylerle ilgili net bir algımız olmalı. Böylece olumsuz duygulara teslim olmamak için direnebiliriz.
"Bir karınca, eğer isterse bir fili rahatlıkla yiyebilir”.
Belki milyonlarca kez ısırmak zorunda kalabilirdi ama eninde sonunda karınca fili yemeyi başarırdı.
Ve bizimle, kesinlikle en çok kim alay eder? Kendi hayatlarında daha az şey yolunda giden ve bu yüzden de bizim daha iyi olmamızı istemeyenler. Kendilerinin inanmadıkları şeyler, bizde de olmamalıdır.
Her şeyden, çok miktarda mevcut olduğunu ve bizim hayatımızın, sadece bizim istediklerimizden oluştuğunu anladığımızda, hayatımız tamamen değişecektir. Zira enerji, her biçimi alabilir.