Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eva

Bataille'ın hayranlık duyduğu kitap olan Uğultulu Tepeler'deki Heathcliff ile Cathy'nin aşkına daha yakındır), kendisinden başka bir şey olmayan ve üzerine kapanan topraktan başka bir şey geride kalmayan bir ölüm; bu yüzden ölüm onların gözünde kutsaldı ve ölüm riskini her an göze alan kimse de kutsaldı. Colette Peignot ve Georges Bataille bu anlamda kutsal aşıklardı: Aşkın güzellikleri kadar dehşeti hakkında da konuştular.
Sayfa 270Kitabı okudu
Reklam
Bataille, aşkın zarını atarak ölümle her gün oynanarak yaşanabileceğini savunmuştu: Aşk nasıl mezbaha kokuyorsa bu ölüm de genelev kokar.
Sayfa 270Kitabı okudu
"Kendi ölümüm müstehcen ve sonuç olarak dehşetli arzulanan bir cinsellik gibi kafama musallat oluyor." •Ölüm sadece dönüşeceğimiz ceset değildir (bunu kim düşünmez ki?), zaten sahip olduğumuz ceset de değildir: o, bizim olduğumuz haldir. Bataille Louis-Ferdinand Celine'in sert ve güzel özlü ifadesini benimsemiş gözükmektedir: "öldüğümüz ölümü düşünmeyi bile beceremiyorum."
Sayfa 206Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Çünkü öfke de aşk gibi yükselir beyne," dedi.
Sayfa 102Kitabı okudu
Vahşilik bu muydu acaba? Ölümünün uyandırdığı acının ötesine geçen, her şeye sevecenlikle kucak açan bir aşk tatmak mıydı?
Reklam
Savaş ne kadar tiksinti verici olsa da, Bataille savaşın olmadığı bir dünyanın olabileceğini asla vaat etmiyordu. Hatta daha da hayvani davranıyordu: İnsanlara gerçek doğalarını hatırlatmak hiçbir şekilde mümkün olmadığından, gerçek bir doğalarının olmamasının büyüleyici olduğunu söylüyordu. Bataille'ın hayvanlığı, onların hayvan oluşuna gözlerini kocaman açmasıydı.
Sayfa 168Kitabı okudu
"[ ... ] Sadist içgüdünün yer almadığı bir sevgiyle onu seviyordum: Bana acısını, daha doğrusu acısındaki aşırılığı aktarıyordu ve benim de aradığım tam buydu; bundan haz almak için değil, içimde yıkıma karşı koyan şeyi yıkmak için."
Sayfa 130Kitabı okudu
Biz ancak birizdir. Elbette herkes bilir ki iki hiçbir zaman bir etmemiştir, kısacası biz ancak birizdir. Aşk fikrinin çıkış noktası burasıdır. Cinsel ilişkiye, açık açık kaçıp saklanan bu öğeye, gösterenini vermenin gerçekten en kaba yoludur bu.
Meramımı anlatabilmek için, dünya denen koca kitapta okuduklarınıza bir gönderme yapacağım. Bir arının uçuşunu düşünün. Çiçekten çiçeğe konup bal toplar. Burada, arının ayaklarının ucuyla bir çiçeğin polenini başka bir çiçeğin dişiorganına taşıdığını öğrenirsiniz. Arının uçuşunda okuduğunuz budur. Alçaktan uçan bir kuşun uçuşunda -siz buna tek bir uçuş dersiniz ama aslında belli bir yükseklikteki bir dizi uçuş söz konusudur- bir fırtınanın geleceğini okursunuz. Peki onlar okur mu? Arı çiçek veren bitkilerin üremesindeki rolünü okur mu? Kuş, hani bir zamanlar derlerdi ya, kötü talihin yani fırtınanın alametini okur mu? İşte bütün mesele budur. Kırlangıcın fırtınayı okuması her şeye rağmen ihtimal dahilindedir, ama kesin değildir. Analitik söyleminizde, bilinçdışı öznenin okumayı bildiğini varsayarsınız. Sizin bilinçdışı hikâyeniz de bundan başka bir şey değildir. Sadece okumayı bildiğini değil, okumayı öğrenebileceğini de varsayarsınız.
Sayfa 46 - 9 Ocak 1973Kitabı okudu
Çatık kaşlarım ve görmek için uygun açık renk gözlerim olduğu sürece, gökyüzünün harika bir mavi ya da uğursuz bir gri olmasının benim için bir önemi yoktur, çünkü olabilecek tek gerçek şey, yüzümün yeterince güçlü olmasıdır. Başıma neler gelebileceğini ise bilmiyorum, çünkü zavallı başım her türlü macera vaat eden ne olduğunu bilmediğim yığınla şeyi uzun süredir taşıyor.
Sayfa 54 - Kesin tarihlenememiştir. Fakat Madrid'ten gönderildiğinden, 1922 Şubatı ile Temmuzu arasında yazılmış olmalıdır.Kitabı okudu
Reklam
Georges Bataille'ın uzun yıllar benimsediği inancından geriye tek bir şey kalmışsa (birçok şeyin kaldığını göreceğiz), o da şudur: Teni asla sevemedi; en azından onu, asla tiksinti duymadan hayal etmedi; tenin ne tür bir ölüme mahkum olduğunu -onunla birleşenin de mahkum olduğunu- asla görmemezlik etmedi.
Bedenin güzelliği bütünüyle tenin içindedir. Gerçekten de insanlar derinin altında ne olduğunu görebilselerdi, Beotie'nin vaşağı gibi gözleriyle içeriyi görebilme yetenekleri olsaydı, kadınları görmek bile midelerini bulandırırdı...
İnsan tutkularında rezalete doğru yerleşik bir eğilim vardır ve her bireyde ilk kaygısının ve zavallılığının vuku bulduğu olay mahalline geri dönme yönünde nostaljik bir istek bulunur.
Sayfa 169Kitabı okudu
Arzu ne tatmin isteği ne de sevilme talebidir, yalnızca birinciyi ikinciden çıkartınca kalan farktır; tamamen onların yarılarak birbirinden ayrılması(Spaltung) olayıdır.
Sayfa 134Kitabı okudu
Zira onu nasıl bir altüst oluştan geçirirsek geçirelim, gerçek daima yerli yerindedir; topuğuna yapışıp onu oradan sürmeye yeltenen şeyi umursamazlıkla taşır. Gerçek hep aynı yere geri dönendir.
Sayfa 95 - (25; French Freud, s. 55)Kitabı okudu
1.887 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.