“Konuşabilseydi bilinçaltı şöyle derdi, “Vakit geldi, artık bir yetişkinsin ve benim daha önce gömdüğüm duygularla bundan sonra başa çıkabilirsin. Çocukken bunların üstesinden gelebilecek durumda değildin, o sebeple bu duyguları yaşamaman için onları paketleyip sakladım. Artık paketi açma ve duygularını yaşama zamanın geldi. Onları yaşamaya başladığında şarapnel parçası çıkacak ve orada sadece bir iz kalacak. Artık bu iz sana zarar vermeyecek. Tüm bunları farkedebilmen için çocukken yaşadığın anılara benzer görünen tüm olaylarda karşına çıkıyorum. Oysa sen beni fark etmiyorsun ve beni susturabilmek için buzdolabına koşuyorsun, alışverişe koşuyorsun, kendini bitmeyen işlerine veriyorsun ya da bazen bir sigara yakıyorsun. Beni susturabilmek için televizyonun, sosyal medyanın sesini açıyorsun. Ama görüyorsun her seferinde yine karşındayım. Yaptıkların beni o an için susturup derine gömdüğüm duyguları yaşamandan geçici olarak kurtarsa da ben seni iyileştirebilmek için tekrar tekrar karşına çıkacağım. Gerçekten iyileşmek istiyorsan tüm bunlarla kendini uyuşturmaya çalışmak yerine şarapneli çıkar. Çünkü ancak yaralarımız aracılığı ile şifa bulabiliriz.”
“Bak, tabiat burada işte, sizler zevkini süresiniz diye. insanla tabiat birbirine ateş etmezler, birbiriyle anlaşırlar; birbirlerine karşı çıkmazlar, yarış etmezler, bir arada giderler.”