Efendiler, bu tür olaylara bundan sonra geniş ölçüde rastlayacağız. Büyük Millet Meclisi'nin toplanmasını ve açılmasını sağlamak için çalıştığımız günlerde bizi en çok uğraştıran, Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolu bölgesine bağlı yerlerden başlayıp, Nallıhan, Beypazarı üzerlerinden Ankara'ya yaklaşma eğilimini gösteren gericilik ve başkaldırı dalgaları olmuştur. Ben, bir taraftan bu dalgaların durdurulmasına çalışırken, bir taraftan da Ankara'da toplanmakta olan ve genel durumu henüz gereği gibi kavrayamayan milletvekillerini korkulacak manzaralar karşısında bırakmamak ve bu gibi durumların ortaya çıkmasıyla Meclis'in toplanmayı başaramaması gibi uğursuz olasılıklara imkan vermemek yollarını düşünüyordum. Bunun için, Meclis'in açılmasında pek çok acele ediyordum. Sonunda, gelebilmiş milletvekilleriyle yetinerek, Meclis'in Nisan'ın 23. Cuma günü açılmasına karar verdik. Bu karar üzerine 21 Nisan 1920 tarihinde yayımladığım bildirinin içeriğini, o günün duygularına ve anlayışlarına ne derece uymak zorunda bulunulduğunu gösterir bir belge olması nedeniyle, olduğu gibi bilginize sunmayı uygun görüyorum.
Bayram için evine giden insanlar adına ben mutlu oluyorum. Elbette ki ev sadece aile demek değil, bi şans daha var sadece sahipmişsin gibi görünüp sahip olunamayan. Mutlu olmuş olmanız evinizde de olduğunuz anlamına gelmiyor. Bu hissi kaybedeli yıllar oluyor, ama inanın en kötüsü de sanmıştım ki ve keşke demek :) Sayın sayın okuyucular, aile de kaybedilir varlığınıza mutlak verilen insanlarda. Her kim sizin aileniz gibi gözüksede yine yalnızsınız. Bu farkındalığın en dibi bende, size olduğunuz demlerde içi dolu gibi gözüken boş mutluluklarınızla sevgi diliyorum. Esenliklerr
Bir insanı, nasıl davranması gerektiğini bildiği için tabansız diye suçluyorsun. Bir budalalığın sonuçlarını önceden görebildiği için. Neyin salaklık olduğunu bilmek, tabansızlık değildir.
“Kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olmayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu.”
Sırf Tanrı öyle dedi diye, öldürmekten sakınan insanların oldukça rahatsız edici ve tehlikeli bir tarafı vardır. Bu insanları yönlendiren merhamet değil “itaat”tir.