Aşk saçma bir şey. Hep öyle olmuştur zaten; daima da öyle olacaktır. Gerçi, tek var olan şey; ama saçma. Kuşlardan gayri hiçbir mahlûka göre değil; kuşlara göre. Çünkü kuşlar, yaşamak için, insanlar gibi birtakım aşağılık işlerle uğraşmaya mahkûm edilmemişler. Elbise giyen, dünyada oturan, çalışması, para kazanması gereken, havayla, suyla yaşayamayan mahlûklar için aşk, fazla güzel bir şey. Konuşan hayvanlar için bu biraz fazla.
Bir yanda bir sürü insan soğuktan kırılır durur, öte yandan üç beş kişi kunduralarının kirlenmemesi için kömürü yerlere döker. Böyledir bu iş. Değişmez. Dünyanın her tarafında böyle.
...içinde hissettiği o tanımsız korkunun kaynağı bundan çok, yolu bilse bile hangi yöne gitmesi gerektiğini bilmezcesine kaybolmuş oluşundan kaynaklanıyordu.
Gözlerimizde gecenin yıldızları, kamp ateşlerinin parıldayan korları, bacaklarımızda bir ritm, uygun adım ve ruhumuzda dinmek bilmeyen özlemi uzakların.
Hüzün. Güz gelince aklıma ilk gelen sözcük budur çünkü yazın sona erdiğini, gündüzlerin giderek kısalacağını ve buzul çağdaki kirpilerin büyülü dünyasında yaşamadığımızı fark ederiz: Kimse başkalarının açtığı yaralara katlanmaz.