Bu sanırım şansa bağlı. Çoğu çocuğun öldükten sonra özleyeceği ebeveynleri olurdu. Geri kalanımızın şansına da (kendisi) öldükten sonra daha iyi birer ebeveyne dönüşecek aileler denk gelirdi.
Annemin benim için yaptığı en iyi şey ölmekti.
Her şey ağır geliyor, bazen bir sözün bazen de bir bakışın altından kalkamıyorum. İçim hayatın doldurdukça doldurmaktan çekinmediği bir çöplük olmuş. Ben de geri çeviremiyorum, hayır diyemiyorum kimseye bilirsin beni.
Ruhumuzun ele avuca sığmayan akışını gözlemek, onun karanlık derinliklerine kadar inmek, türlü hallerindeki bunca incelikleri ayırt edip yazmak sanıldığından çok daha zahmetli bir iştir.
Hani bir ressam varmış kötü horoz resimleri yapar ve uşaklarına, dükkâna hiç canlı horoz sokmamalarını sıkı sıkı tembih edermiş, ben de öyle. Hatta çalgıcı Antigenides'in bulduğu çare benim daha işime gelirdi: Bir şey çalacağı zaman kendinden önce ve sonra halka doyasıya kötü şarkılar dinletirmiş.
Kendinden aşağıya bakıp da kendi kafasına hayran olan adam, kendinden yukarıya, geçmiş yüzyıllara gözlerini kaldırsın o zaman yüzlerce devin ayakları altında kalacak ve burnu kırılacaktır.