"Önce yoldaş sonra yol." diyor şair.
Yolun güzelliği ise,yoldaşın güzelliğinden geliyor.
Bir yola çıkacaksanız, mesela,hayat gibi yanınızda
Size değer veren,kıymetinizi bilen insana,
Ve insanlara yer verin.
"Senin yarenliğin iyidir, yol çabuk bitiyor." diyebileceğiniz insanlara...
Meğerse güzel sohbet,yolun zorluğunu,meşakkatini neredeyse alıyormuş..
Güzellik yolun güzelliği kadar,yoldaşın da güzelliğinden gelirmiş...🍀
"... İnsanın tek bir gerçek aşkı olacağı, sonrasında hiçbir şeyin onunla boy ölçüşemeyeceği fikri.. Güzel bir fikir ama asıl gerçek, dehşetin ta kendisi. Sonradan yıllar boyu o yalnızlığı göğüslemek. Hayatınızın amacı yok olmuşken var olmaya devam etmek. "
Shakespeare posterine bakıyorum. Eski bir dost gibi bakıyor bana sanki. Resmin altında ona ait bir söz var.
'Ne olduğumuzu biliyoruz ama ne olabileceğimizi bilmiyoruz.'
Sonsuzluk, demiş Emily Dickinson, şimdilerden oluşur. Peki, insan yaşadığı anda olmayı nasıl başarabilir? Öteki şimdilerin hayaletlerinin araya girmesini nasıl önler? Kısacası, nasıl yaşayabilir?
İnsan yaşadıkça, zorlaşıyor. Anları yakalamak. Gelip geçen kısacık anları. Geçmiş ya da geleceğin dışında bir şey de yaşayabilmek. Sahiden burada olmak.
"... Tarih her yerdedir. Sorun insanların bunu fark etmesini sağlamak. Tarih, bir yeri anlamanızı sağlar. "
"Doğru."
"Tarih insanla ilgilidir. Tarihi herkes sever."
Daphne bana şüpheyle bakarken, yüzü boynuna gömülüyor ve kaşları havaya kalkıyor.
"Emin misin?"
Hafifçe başımı sallıyorum.
"Yapılması gereken, söyleyip yaptıkları ve gördükleri her şeyin şimdiye kadar söyleyip yapılan ve görülenler sayesinde gerçekleşebildiğini anlamalarını sağlamak. Shakespeare'in sayesinde. Şimdiye kadar yaşamış herkesin sayesinde."
"Tarihi nasıl yaşayan bir şey haline getireceksin?"
Bundan daha kolay bir soru olamazdı.
"Tarihi yaşayan bir şey haline getirmeye gerek yok. Tarih zaten yaşayan bir şey. Tarih biziz. Siyasetçiler, krallar ve kraliçeler değil. Tarih herkestir. Her şeydir. Şu kahvedir. Kapitalizmin, imparatorluğun, köleliğin tarihini sadece kahveden söz ederek bile anlatabilirsiniz. Burada oturup kâğıt bardaklardan kahve yudumlayabilin diye dökülmüş kan ve çekilmiş sefalet akla ziyandır."
".... Yemek yemeyi, müziği, şampanyayı, ekimde nadir görülen güneşli öğleden sonralarını sevmene izin var elbette. Şelale manzaralarını, eski kitapların kokusunu da sevebilirsin ama insanları sevmeyi aklına bile getirme. Duydun mu beni? Sakın insanlara bağlanma ve tanıştıklarına karşı olabildiğince az şey hissetmeye çalış. Yoksa yavaş yavaş aklını yitirirsin..."
"İlk kural, âşık olmayacaksın," demişti. "Başka kurallar da var ama esas kural bu. Āşık olmak yok. Aşık kalmak yok. Aşk hayalleri kurmak yok. Bu kurala bağlı kalırsan sorun çıkmaz."
Dört Anlaşma , kişisel gelişim türü kitapları tercih edenlerin severek okuyacağı ancak, bana kalırsa diğer kişisel gelişim kitaplarına benzemeyecek kadar kısa,öz ve sade bir kitap olmasından kaynaklı tür ayırt etmeksizin okunabilecek bir kitap..
Aynı anlama gelen
Acı çekiyorsanız, acı çekmeyi seçtiğiniz içindir.
Yaşamınızda acı çekmek için birçok neden, birçok mazeret bulabilirsiniz ama asla iyi bir neden, gerçek bir neden bulamazsınız.
Aynı şey mutluluk için de geçerlidir.
Mutlu olmanızın tek nedeni mutlu olmayı seçmenizdir.
Acı da, mutluluk da bir seçimdir.
Her güne şöyle başlayabiliriz: "Uyanığım, güneşi görüyorum. Güneşe, herkese, her şeye şükranımı sunacağım. Çünkü hala yaşıyorum. Kendim olmak için bir gün daha!"