Dört Anlaşma , kişisel gelişim türü kitapları tercih edenlerin severek okuyacağı ancak, bana kalırsa diğer kişisel gelişim kitaplarına benzemeyecek kadar kısa,öz ve sade bir kitap olmasından kaynaklı tür ayırt etmeksizin okunabilecek bir kitap..
Aynı anlama gelen
2020 yılında Goodreads Okur Ödülleri'nde En İyi Kurgu Ödülü'nü alan, okuyanlara hayatın içindeki ihtimallerin sonunun olmadığı fikrini düşündüren
Gece Yarısı Kütüphanesi kitabında, yaşamı boyunca çeşitli yollar deneyen,ancak her birinde pişmanlık duyan ve art arda gelen kötü olaylar sebebiyle intiharı düşünen genç bir kadının yolculuğu
Sabahattin Ali 'nin, on üç kısa öykü ve dört masalın bir arada toplandığı ve ismini kitabın sonundaki masaldan alan, 1947 yılında yayımlanmış ve devlet yönetimine bir başkaldırı olduğu gerekçesiyle yasaklanan eseridir
Sırça Köşk ...
Okurken bana da, anlatımı, dili, topluma vermeyi hedeflediği mesaj bakımından
Kürk Mantolu Madonna kitabı ile anılıyor olsa da, ben bu kitabının da her öyküsünü, bir diğerini merak ederek okudum. Sürükleyici ve anlamlı olaylar,sade ama etkili bir dil..
Hani derler ya; " Masalların zamanı yoktur, her devri anlatır " diye. Okumayan kalmamalı bence..
Sırça KöşkSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202056,2bin okunma
Genç Werther'in Acıları , Werther adında bir hukuk öğrencisinin,çektiği aşk acısından kurtulabilmek için taşındığı başka bir şehirden, arkadaşına yazdığı mektuplardan oluşuyor. Çektiği aşk acısından kurtulmak için yaşadığı şehri terk etse de, yağmurdan kaçarken doluya tutulup, bu defa da imkansız aşkın pençesine düşen Werther'in, bir nevi kendi güncesi gibi de düşünebiliriz aslında..
Toronto Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre; insan beynini en çok geliştiren on roman arasında yerini almış olan
Genç Werther'in Acıları 'nın dili de oldukça sürükleyici..
Bazı kitaplar sadece sözcüklerden,cümlelerden oluşmaz. Onların ruhları vardır, yürekte bıraktıkları bir ağırlık vardır. Onunla tanışan kişilere öyle ya da böyle mutlaka söylemek istedikleri bir şey vardır. Bence okumanız gereken bir kitap,anlamanız gereken bir kişi daha var..
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021120,3bin okunma
Klasik kitapları her zaman kalın, sıkıcı kitaplar olarak düşünürdüm önceden. Bu kitap da klasik kitaplara karşı olan ön yargımılarımın ne kadar yersiz olduğunu bana bir kere daha hatırlattı.
Kitabın sonunun mutlu biteceğine inandığınız masalsı bir anlatımı olsa da, mutluluğa kavuşan tek karakterin Pierre Gringoire olması bir miktar hayal kırıklığı yaratıyor tabii ki. :)
Bununla birlikte,
Victor Hugo , dönemi öyle harika bir şekilde anlatmış ki, o bölümleri, tarihle arası çok iyi olmayan birinin bile severek okuyabileceğini düşünüyorum. Yani kitap sadece bir aşk hikayesinden ibaret değil. Mimari ve matbaa üzerine fikirler, dönemin toplumsal yapısı, tarih içerisindeki mimari değişim ustalıkla betimlenmiş.
Spoiler verme taraftarı olmayan biri olarak, ikinci kez okuyacağım zamanı iple çekiyorum diyebilirim kendi adıma.. Ve son olarak eklemek isterim ; lütfen okuyun ve okutun.. :)
Biri Trabzon ve diğeri Tebriz’den doğan ve birbirlerine doğru yol alan, iki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, mücadele, kader, farklı inançların buluştuğu dolu dolu bir roman
Nar Ağacı .
Öyle güzel,okuyanı öylesine içene alan bir kitap ki,ne söylesem anlatmaya yetmeyeceğini düşünerek, özetle, ince ince işlenmiş karakterleri, döneme ait zengin detayları, betimlemeleri ve anlatımıyla okuyanın uzun yıllar unutamayacağı bir kitap olduğunu söylerken,okumama vesile olan
Mikail Balcı Hocam'a da teşekkürü bir borç bilirim :)
Taş - Kağıt - Makas isimli öykü kitabından alınıp mini bir öykü kitabı haline getirilmiş
Suzan Defter 'de bir ailenin içindeki parçalanmış ilişkiler, çok sevilmenin ağırlığı altında ezilen bir adam ve onu çok seven kadının sancılı aşkı,yalnızlıklar, yanlışlıklar, birden fazla kırık dökük hikaye, iki ayrı günlükte bir araya getiriliyor.
Kitabın sonuna geldiğimde hala aklımda kalan tek şey ; Suzan'ın o büyük aşkı.. Suzan'ın büyük aşkının altında ezildiğini söyleyip kaçan ve hayatına devam edebilen o adama rağmen, sevdiği için hala kor gibi yanan Suzan'ın aşkı..
Ve yine aklımda tek soru ; Çok sevilmekten,güzel sevilmekten, büyük bir aşktan neden korkar ki insan? Nasıl ezilir böyle güzel sevilmenin altında? Sevgi karşısında ezilmek, o sevginin büyüklüğünden korkmak.. Aklımın, kalbimin almadığı bir şey bu..
Sevmek zor iş.. Onca güçlüğe rağmen öyle büyük sevmek daha da zor..
Bu yüzden ben Suzan'ı, hakkında yazılmış günlükten değil de, yıllar boyunca, büyük bir aşkla,her zorluğa rağmen yazdığı mektuplardan okumak isterdim.
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202212,8bin okunma
Dorian Gray'in Portresi romanında,ana karakter Dorian, dostları Basil ve Henry'i arasında geçen ilişkiyi anlatıyor.
Bu üç ana karakterden Basil Halward sanatını hayatının merkezine koymuş bir ressamdır. Arkadaşı Lord Henry, devamlı partilere giden, eğlenmeyi seven bir burjuva ve yirmili yaşlarda, fiziksel güzelliğiyle ön plana çıkan Dorian Gray, narsist bir kişiliktir..
Oscar Wilde , gösteriş ve estetiğin sanatla güçlü bağlantıları olan romanındaki bu karakterler için " Basil Hallward ben olduğumu sandığım kişidir; Lord Henry dünyanın ben sandığı kişidir; Dorian ise benim olmak istediğim kişidir, belki başka bir çağda.." diye bahsediyor.
Öyle bir roman okuyayım ki bambaşka bir dünyanın kapısını aralayayım diyorsanız, Oscar Wilde'in “bir ruhun hikayesi” olarak tanımladığı romanı,
Üç kitap halinde düşünülmüş Mater serisinin ikincisi ve devamı olmasından dolayı 47. bölümden başlayan nöro romanın,içerisine nörolojik bilgiler eklenmiş gibi görünse de
Serkan Karaismailoğlu nu takip edenler bilir ki,bir bilim insanı olması sebebiyle sanıyorum,konuşma dili de bu terimlerle doludur.
İsimlerinin anlamlarıyla,geçmişe göndermeler yapıp bir şekilde tarihsel bağlantı kurulan kahramanlara yer yer kızıp,yer yer hak verdiğiniz romanın,çeşitli bilimsel deneyleri ve bilgileri kaynaklarıyla içeriyor olması bence çok güzel.
Okurken nöronlarınızın da,bir an önce bitip neler olduğunu öğrenmek için sabırsızlandığı bir roman bence.. :)
Tavsiye üzerine okumaya başladığım,çok umutlanmasam da, şaşırtıcı biçimde beni etkileyen bir kitap oldu
Kahperengi ...
Özellikle Deniz ve Narin'in dostluğu üzerine,bir kitap daha yazılırdı,yazılmalıydı.. :))
Bazen içinizi acıtan,bazen hüzünlendiren,bazen tebesssüm ettiren,içerisinde sürüklendiğiniz ; ancak yarım kalmış hissi veren, "peki şimdi ne olacak" dedirten bir hikaye..
KahperengiHande Altaylı · Doğan Kitap · 20162,781 okunma
Struma faciası,II.Dünya Savaşı yılları,nazi zulmü,yahudi soykırımı,mavi alay ve tarihi birçok olayın içerisine sıkıştırılmış, kaybolup giden bir aşk hikâyesini,hangisinin daha acımasız olduğuna karar veremeyeceğiniz iktidarların, zarar verdiği,yok ettiği,her biri bir yere dağılmış hayatları,parçalanmış insanları,bir kadın gözüyle anlatmış
Zülfü Livaneli ...
Yer yer,gerçeklikten uzak mantık hataları olmasına rağmen, karanlıkta kalmış tarihi birçok olaya değinilmiş, hayata dair tüm duyguları barındıran,okunulması gereken bir roman bence
Çim Adam yıllardır görüp konuşmadığınız,en yakınlarınızdan biri... Hani o, ne kadar zaman geçerse geçsin, bir araya geldiğinizde,daha dün berabermiş gibi kaldığınız yerden devam ettiğiniz...
Tek fark,
Çim Adam 'ın size,yokluğunuzda yaşadığı her şeyi tek tek kaleme aldığı günlüğünü emanet etmesi... Umutlarını,hüzünlerini,hayal kırıklıklarını,ne olursa olsun verdiği mücadeleyi okurken, sizi içine sürükleyen,merakınıza yenik düştüğünüzden ara dahi vermek istemeyip elinizden bırakamadığınız günlüğü
Çim Adam 'ın...
Kendi adıma, içselleştirip çok benzerlerini yaşadığımı düşündüğüm yerleri gözlerim dolu dolu okudum. Yeri geldi kızdım
Çim Adam 'a,yeri geldi kıyamadım,yeri geldi "o ne güzel sevmektir be Adam! " dedim :)
Yaşadığı fırtınalı yıllarını anlatırken size de bir duygu fırtınası yaşatmıyor değil hani
Çim Adam ... :)
Bütün bunların yanında, o sade,samimi anlatımı, kitap boyu olayları imgelememe olanak sağladı,ki bu da ayrı bir keyif kattı okumama..
Ne denir ; "İyiki tanımışım.."
Yüreğine sağlık
Okumayı neden bu kadar ertelediğimi sorgulaya sorgulaya bitirdim
Pia Mater i. :) Eğer okumayı düşünüyorsanız ve yorumlara bakmak için buradaysanız kesinlikle bir şans vermelisiniz bu kitaba. Kitabı elinize aldığınızda bırakmak istemeyeceğinizin garantisini verebilim zira :) Okudukça artan temposu,sürprizli olay örgüsü ve içine yerleştirilmiş insan fizyolojisine dair ufak tatlı anekdotlar bir bilim kurgu dizisi izler gibi sayfaları hızla çevirmenize sebep oluyor. Bilimsel çözümlemeler,aksiyon,gerilim,verdiği dozunda bilgiler ve içerisine serpiştirilmiş masum bir aşkla bence oldukça başarılı bir roman olmuş.
Ertelememeniz dileğiyle,şimdiden keyifli okumalar. :)
Pia MaterSerkan Karaismailoğlu · Elma Yayınevi · 201914,5bin okunma
Şükrü Erbaş , 45 yıllık hayat arkadaşı, Hatice Erbaş'ın (Ömür Hanım) vefatı ardından,ona olan aşkını anlatmış şiirlerinde..
Tek bir kadın sevmiş ve sevmeye de devam etmiş mezar taşında bile..
Eğer sevgi gerçekse sevilen insan nefes almasa dahi bu duygunun azalmadığının izleri var kitapta..
Kitabı yüzümde buruk bir gülümsemeyle okudum ben ve böyle güzel,böyle gerçek,böyle bitmeyecek bir sevgi diledim okurken..
Güzel seven adamlar, güzel seven ve sevmenin ne kıymetli olduğunu bilen insanlar eksik olmasınlar ve hatta çoğalsınlar diye geçirmeden de edemedim içimden... :)
"iyi ki ben de seninle yaşadım dünyayı"
diyebileceğimiz insanlar nasip olsun hayat yolumuza,diyerek de kapadım kitabın kapağını...
Her satırı özümsenerek okunması gereken,aralarındaki sevgi bağının derinliğini iliklerimize kadar hissettiren bir kitap
Başak Buğday 'ın, Ot Dergisi'nde, severek okuduğumuz cümlelerini bir araya toplayan kitaplarından biri
Ihlamur Günlükleri .. Daha önce de,aynı isimle çıkardığı diğer iki kitabında olduğu gibi aforizma benzeri minik minik kesitlerden oluşan bir kitap..
Sanki biriyle konuşuyor ya da sizin iç sesiniz olmuş hissi veren, "tam da böyle..." dedirten cümleler olması ile beraber sırf sayfa dolsun diye yazılmış cümleler de var kitapta maalesef..
Bunların yanında,aralarda sunduğu resimli sayfalar da iç ısıtacak cinsten..
Başak Buğday 'ı takip eden,üslubunu,anlatımını seven bir okuru olarak beni arşiv anlamında sevindirmiş kitaplardan biri..