... Ve ben yalnızca öyle görünmekle kalmıyor, doğrudan doğruya tuhaf ve yapmacık oluyordum. Bu halimin farkındaydım ve hemencecik kendi dünyama çekiliyordum. Sonrasında içimde berbat bir huzursuzluk başlıyordu. En ince ayrıntısına kadar kendimi inceliyor, başkalarıyla karşılaştırıyordum, içimi dökmek istediğim insanların sözlerini, gülüşlerini, bakışlarını hatırlıyordum, her şeyi en kötü şekilde tasarlıyordum, “herkes gibi olma” özentiliğimle öç alırcasına dalga geçiyordum ve bir anda kahkahalarımın ortasında umutsuzluğa düşüyor, anlamsızlık batağına saplanıyordum ve sonra daha önce de olduğu gibi, delicesine bir o yana bir bu yana savruluyordum.
-Anksiyete kaygı atağı, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.