Hep böyle çocuksu mu bakar gözlerin ?
Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar ?
Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var.
Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin!
Kolu kanadı kırılmış bir serçeyim
Senden uzakta
Suyu kesilmiş bir çeşmeyim
Bir gece lambasıyım kırılmış, sönük
Biliyorum
Her şey seninle güzel
Her şey seninle büyük
İnan sevdiğim inan
Yıllardır aradığımsın
Ömür boyu beklediğimsin
Ben bir martıyım yalnız, küçük
Sen dalga dalga denizimsin
Kimseler görmedi, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim içinde senin ve benim ağırlığım benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile...
Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası.
Yağmur yağıyor... gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?