Bu adil görüş ve doğru hüküm, insanın kendi nefsini bilmesiyle başlar. İşte bu nedenle "nefs ilminin", sadece insanın nefs sağlığı açısından değil, çevre açısından da hayati bir önemi vardır.
Mor ötesi ışınların artmasıyla körleşen kutup ayıları, başlarına yedikleri darbelerle son nefeslerini vermeye hazırlanan fok yavruları, hepsi gözlerimizin içine bakıp, bizlerden adil bir hüküm bekliyor!
Yeni doğmuş bir bebek, dünyaya bu saf müşahede ile bakar. Zaman içerisinde "akıl kabı" dolup bilinç yüklendikçe müşahade "ışığı" azalır ve dünya "loşlaşır". İşte bu ontolojik iniş (nüzul), giderek bizi daha "karanlık" ve "dar" bir alana sokar
İnsanın kaderini ve barındırdığı tüm ıstırabı kabul etme biçimi, kendi çarmıhını yüklenmesi ve ona en zorlu koşullarda bile yaşamına derin bir anlam katma olanağı sunar.
Aynı şekilde ıstırap da ister küçük ister büyük olsun insanın ruhunu ve bilincini tamamen doldurur. Bu yüzden de insan ıstırabının "boyutu" tamamen görelidir.
İnsanın acısı gazın hareketine benziyordu. Belli bir miktar gaz, boş bir kutuya pompalandığında kutu ne kadar büyük olursa olsun onu tamamen ve eşit dağılım göstererek doldurur.
Gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şey, hayata yönelik tutumunuzun değişmesidir. Kendimizin de bunu öğrenmesi ve dahası umutsuz insanlara hayattan ne beklediğimizin önemi olmadığını, önemli olanın hayatın bizden ne beklediği olduğunu öğretmemiz gerekir.