Çünkü insan denen mahlukun en önemli niteliklerinden biri unutmaktı. İyiliği de kötülüğü de, acıyı da mutluluğu da, korkuyu da sevinci de unuturlardı. O yüzden aynı hataları tekrarlarlardı.
Adı “Yaşamak” olan ama içinde bir sürü ölüm barındıran ve ölümlerin çoğunun bir doğum sırasında gerçekleştiği göz dolduran bir kitaptı. Kitap, köyleri gezip insanların hayat hikayeleri dinleyip derleyen bir gezginin Fugui isimli bir adamla karşılaşmasıyla başlıyor. Fugui gençlik hayatını düşüncesiz, tutumsuz ve çoğunlukla etrafındakilere saygısız bir şekilde geçiren, eğlenceye düşkün bir karakter. Babasının adımlarını takip ederek zengin sayılabilecek ailesinin servetini bir anda kumarla kaybediyor. Yaptığı hatalardan öncelikle kendisi sonrasında ailesi ve etrafındakileri nasibini alıyor. Başlarda Fugui karakterine sinirlensem de hikaye ilerledikçe fakirliğin ve yaşadığı suçluluk duygusunun Fugui’yi olgunlaştırması öfkemi yatıştırdı. Ailesini teker teker gömmesi, ölümünlerin doğum yüzünden olması ve en son ailenin en genci olan torunu Kugen ve en yaşlısı olan kendisinin kalması gözlerimi çok doldurdu. Babasının Fugui’ye, sonradan Fugui’nin de Kugen’e kaybettiklerini geri almak ve hatalarını düzeltmek umuduyla sürekli söylediği “Bu tavuklar büyüyünce kaz olacak, o kazlar büyüyüp kuzu olacak. Kuzular büyüyünce öküz olacak ve biz yine zengin olacağız!” sözünü Fugui’nin en son Kugen’i de kaybettikten sonra gerçekleştirmesine de üzüldüm :(