"Ama kimse uzun süreliğine benimle iyi arkadaş kalmaz. Benimle ilgili bir şey olmalı bu. Herkes beni önce sever, şımartır ve sonra birdenbire buz gibi soğur ve uzaklaşır. Belki bunu maman'dan almışımdır. Onun etrafında da hep birileri olur, ama asla aynı kişiler değil. Fakat ben buna katlanamıyorum. Ah, çok kötü bir şey bu, bu soğuma, bu yabancılaşma, insan kendini itilmiş, dışlanmış hissediyor; dünyada bundan daha kötü bir şey olamaz; buna katlanamıyorum, katlanamıyorum. İnsan mahvoluyor."
Sokulgan sevimliliğinin gizlediği gibi, hiç de sorunsuz ve tasasız olmadığını, hatta bu bitmek tükenmek bilmeyen bir istekle etrafında somut bir sıcaklık ve içtenlik hissetme eğiliminin altında, konuşup gevezelik ederek, saklamaya çalıştığı bir yalnızlığı, yalnız bırakılma korkusu ve huzursuzluğu olduğunu anladı. Sanki tren durduğunda uyanıyor ve o zaman kimse kalmadığında, ne kadar yalnız olduğunu anlıyordu. Kendini sevdirme arzusunun, yabancılarda sevgi aramanın altında bu korku yatıyordu.