Şimdi artık hiçbir şey, eski canlılığında, eski haliyle görünmüyordu bana. Bu geniş , aydınlık pencereler, bu güzel güneş, bu taptaze gökyüzü, şu neşeli çiçek, hepsi de kefen rengine, soluk bir beyaza bürünmüştü.
Bu kadar tatlı duygular arasından o acı düşünce nasıl doğabilirdi? Güneş ve havadan dolayı sarhoş olduğum halde, özgürlükten başka bir şey nasıl düşünebilirdim ki… Umut, çevremdeki gün ışığı gibi içimde doğuyordu.
Sabahın köründe evden fırlıyorsun, o lanet işyerine gitmek için tıkış tıkış dolmuşa biniyorsun, akşam yine aynı yoldan pestil gibi evine dönüyorsun, hayata gelme amacının PlayStation oynamak olduğunu sanan oğlunun karnını doyuruyorsun ve dünyaya geç gelmiş bir dişi Sisyphos gibi her gün aynı şeyleri tekrarlayarak güç bela ayakta kalıyorsun.
İnsan dini emir ve yasakların, bu dünyada daha rahat bir hayat sürmesi, kendisine verilen yetenekleri doğru ve tam inkişaf ettirebilmesi için ona yapılmış ikramlar olduğunu bilse, canla başla onları yerine getirme uğraşı içinde olurdu.
Nasıl ki bir tek unsur olan toprak, farklı iklim ve coğrafyalara göre farklı bitkilerin yeşermesine imkan sağlıyorsa, her bir insanın vücudunda da ancak o tabiatta yaşayabilecek organizmalar yerleşebiliyor.