Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Selin olcaytürk
Selin olcaytürk
@Slnolcytrk
İzmir Ekonomi Üniversitesi
İzmir
92 okur puanı
Şubat 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Çavdar Tarlasında Çocuklar
Kitap hakkında birçok kötü yorumla karşılaştığımda çok şaşırmıştım okuduğum zaman daha çok şaşırdım öncelikle bunu belirtmeliyim. Kitabın içeriği , üslubunu birçok kişi eleştirmiş ve gereğinden fazla abartıldığını söylemiş. Kitabı okuduğum zaman bu kadar kötü yorumu nasıl yapabildiler diye düşündüm ...
kitaptaki üslup çoğu kitleye hitap etmeyebilir buna kesinlikle katılıyorum ama okudukça sayfalar ilerledikçe kesinlikle üsluptan daha öte bir anlatım görüyorsunuz . Kitap çok anlamlı ve anlatılmak istenilen çok konu çok başarılı bir şekilde anlatılıyor. Bu kitap kesinlikle bir cocuğun bir süre yaşadıklarını anlatmıyor çok daha fazlası var..
Kitapta bir çocuğun hiçbir yere uyum sağlayamadığını , her yerden atıldığını , herkes tarafından eleştirildiğini ve kötü bir hayat yaşamayı seçtiğini görüyorsunuz kitabı bırakmayıp okumaya devam edin ne okuyorum ben bu nasıl kitap demeden devam edin kitabın sonunda aslında içinde bulunduğumuz zamanın kötü sözcüklerine , kötü niyetlerine , haksızlıklarına , hoşgörüsüzlüklerine tahammül edemeyen bir çocuk göreceksiniz. Küçük bir çocuğun herkesin en iyi okul olarak bahsettiği okulunda neden durmak istemediğini görünce o küçük çocuk sizlere anlatınca her şeyi çok iyi anlayacaksınız.
Ayrıca kitap o kadar sade bir dille ve akıcı olarak yazılmış ki birçok kitaptaki yersiz betimlemelerin hiçbirini görmeyeceksiniz. Bunun için yazarı tebrik etmek gerekiyor. Kesinlikle okumalısınız anlatılmak istenilen günümüz , günümüzün insanları ve bunları fark etmiş olan bir çocuk.
-Jerome_David_Salinger608.jpg){kind=small}
Veronika Ölmek İstiyor
Yazarın okuduğum üçüncü kitabı ve her kitabını bitirdiğim an yine şaşırtmadı diyorum tabi ki bu iyi anlamda yine muhteşem bir olay yine bir önceki okuduğum kitaptan çok farklı bir konu çok farklı bir psikoloji ... gerçekten hayranlık uyandırıyor. Yazarın kitaplarında hep aynı konu hep aynı tarz olmaması beni büyülüyor.
Kitabın ilk sayfaları tek bir kişi yani Veronika üzerinde devam edeceğini hissettiriyor daha sonra yeni hikayeler çıkıyor ve inanılmaz bir son ile bitiyor. Kitaptaki ruhsal sorunlar , içsel sıkıntılar , bastırılmış duygular ve birçok bunalımlar tamamen gerçek hayatta hatta hayatımızdaki çoğu insanın yaşantısından kareler. Veronikanın ölmek istemesi ve hayata tutunması birçoğumuzun kimi zaman pes etmiş olduğu anlar olabilir mi ? Buna benzetebilir miyiz ? Ya da gelecek planlaması yaparken aile baskısına takılıp kendi hedefleri doğrultusunda yol alamayan birçok insanın hikayesini anımsayabilir miyiz ? Kitaptaki her hikaye her ruhsal sorun ve ruhsal çözümlemelerin o kadar çok muhakemesini yapabilirsiniz ki kendinizi bir an kitabın ana karakteri olarak bulabilirsiniz. Bu kadar güzel bir şekilde ruhsal sorunlara değinen yazarı gerçekten tebrik etmek gerekir. Mutlaka okumalısınız ve zorluklarla dolu ruhsal bir dönemden Veronika gibi iyileşerek çıkmalısınız.
Hamlet
Aşk oyunu sanıyordum ama intikam , acı ve asaletmiş Hamlet... bu oyunun üzerine günlerce konuşulması hatta hamletin her cümlesinin saatlerce düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum. Diyalogların neredeyse hepsini notlarıma eklediğim , okuduğum her sayfa üzerinde durup düşündüğüm bir kitap oldu akıcılığı ve duruluğu ile kısa süre içerisinde bitireceğim kitabı uzun bir zamana yaydım.
Hamletin mütevazi tavrı , aklı başında konuşmaları , intikamını almaya çalışırken bile gösterdiği naiflik ... intikam karşısında kibarlık , acı karşısında dayanıklılık , kısacası kusursuz bir karakter ...
Bu oyunun geçmişten günümüze hiçbir şekilde paslanmadan gelmiş olması çok çok uzun yıllar sonra bile takdir edilerek , hayran kalınarak , inanılmaz bir ilgiyle karşılanacağını gösteriyor.
* İnsan insan mıdır, yalnızca yiyip içmek ve uyumakla geçiriyorsa hayatı?
Okur Takip Önerileri
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Yıllar geçse bile defalarca okuyacağım ve bittiğine üzüldüğüm kitap ....
Kitapların içeriklerinden söz etmek yerine bıraktığı etki üzerinde konuşmayı daha çok seviyorum. Çünkü kitapların herkes üzerinde ayrı çıkarımlar ve etkiler bıraktığını düşünüyorum.
Bir acı en az bu kadar güzel anlatılabilirdi bu kadar yoğun hissettirilebilirdi hem psikoloji olarak hem gerçek acıyı vücudunuzda hissedecek kadar güzel ! Bu kitabı incelemek istiyordum ama ne yazacağımı ne yazmam gerektiğini ilk defa bilmiyorum. Bu kitabı okuduktan sonra Peyami Safa hayranlığım ikiye katlandı...
Hastanenin kokusunu , dizindeki yarayı , sevgiliye duyulan özlemi , hariciye koğuşunun soğuk duvarlarını , bir bacağın kesilme korkusunu öyle yoğun hissedeceksiniz ki buna siz bile inanamayacaksınız. Onunla düşünüp , onunla üzülecek ve belki de büyük korkulara kapılacaksınız. Mutlaka okunması gereken kısa bir incelemeyle ya da binlerce sayfayla anlatılamayacak bir eser , ilklerden biri hatta bir başyapıt !!!
Korku
Tek kelime ile mükemmel bir kitap. Bir aldatılma hikayesinin en sürükleyici ve en etkileyici hali diyebilirim. Bir insanın korkusunun , gerçeği saklayarak yaşadığı endişenin ve yakalanmanın verdiği tedirginliği bu kadar güzel anlatmış olması mükemmel. Kitabın sonuna doğru her şeyin eşi Freud tarafından yapıldığını anlamaya başlıyorsunuz ama emin olamıyorsunuz.
Gerçekleri bilen biri tarafından insanın en önemli duygusu ‘ korku ‘ ile yanlıştan döndürülmeye çalışması üzerine bir kadının hayatının korkusuyla mahvolduğuna tanıklık ediyorsunuz. Eşi tarafından çok sevilen ama mutluluğu başka yerde arayan , çocuklarının yaşadığı hayatın , eşinin ve güzelliklerin farkında olmayan bir kadın ... yaşadığı korku ile psikolojik çöküşün ve intaharın eşiğine gelmiş olsa bile yaşadığı bu anlardan sonra hayatındaki güzelliklerin farkına varmış , gülmeyi öğrenmiş bir kadın İrine ..
Bir insanın cezası gerçekten itiraf edene kadar içinde bulunduğu sıkıntılı süreç mi ? Yoksa gerçek ceza itiraf sonrası duyulan utanç , yalnızlık , ayıplanma ... gibi duygular mı ?
Stefan Zweig süreci o kadar güzel anlatıyor ki intahar düşüncesiyle son bulacak bir iç savaşın , kendi içinde yaşadığı psikolojik savaşın , ruhsal çöküşün içinde buluyorsunuz kendinizi. Sonunda kime kızacağınızı bilmiyorsunuz. Tüm olayın eşi tarafından gerçekleştiğini öğrendiğinde eşinin iyi niyetli düşüncesini tebrik mi etmeli yoksa iyi niyete giden yolda çektirdiği acılar için ona kızmak mı gerektiğine siz karar vereceksiniz.
Oğullar ve Rencide Ruhlar
“ Beş yaş insanın en olgun çağıdır ; sonra çürüme başlar. ” dedi Alper Kamu.
Alper Canıgüz kesinlikle yeni nesil edebiyata ışık tutan önemli bir yazar.
Yazar beş yaşında bir çoçuğun düşüncelerini yansıtmak için keskin sözcükleri , kelimeleri modern bir anlatımla zenginleştiriyor. Anaokulundaki ufak sıkıntıların , kurduğu diyalogların , çözmeye çalıştığı cinayetin , kendi içindeki düşüncelerin sürükleyiciliğine kapılıp gideceksiniz.
Öztürk karakteriyle çözmeye çalıştığı durumların ve kitabın sonundaki mektubun okuru etkileyeceğine düşünüyorum.
Kırmızı Pazartesi
Anlatımı ve yoğunluğu oldukça güzel bir kitap. Sonunda bilmeniz gereken bir cinayetin sonucunu en başında bizlere aktarmasına rağmen inanılmaz sürükleyici ... Okuru fazlasıyla etkileyeceğini düşünüyorum çok kısa bir süre içinde bir buçuk saat gibi bir süre zarfında okunabilir. Kitabın sonunun baştan verilmesi kitaptan okuru koparmak yerine daha çok içine çekiyor. Gabriel inanılmaz bir yazar !
İçeriğine yani konusuna bakıldığı zaman öldürülmek istenen kişi hariç herkesin bu cinayet girişiminden haberi vardır ama hiç kimse Santiago Nasar’a bir şey söylemez bu tutum halkın vurdumduymazlığı olarak ya da bir tür engeller , yanlış düşünceler sonucu aktarılamamış olarak nitelendirilebilir. Benim için halkın sessizliği “bana dokunmayan yılan bin yaşasın ” mantığından öte değildir.
Kesinlikle okunması gereken günümüz yazarlarından ve birçok yazardan farklı bir anlatım tarzı olan bir yazar ve bizim böyle güzel anlatımlara ihtiyacımız var.
OLIVER TWIST
Çizgi filmlerini izlemiş olduğum için kitaba büyük bir hevesle başlayacağımı düşünürken hakkında yazılan incelemelere göz gezdirdiğim an hayal kırıklığına uğramıştım ama her kitaba ön yargısız başlama taraftarıyım. Okumaya iyi ki de ön yargılardan arınarak başlamışım. Kitabın anlatımın akıcılığı ve betimlemelerinin yerinde yapılmış olması yazarı
Bir Zanaatkarla Beklenmedik Karşılaşma
“ Zaten dünyanın en mutlu insanları , bir şeyi bedava elde edip onun Tanrı’nın bir lütfu olduğunu düşündükçe kendinden geçen yoksullar değil midir ? ” Syf. 100 . Kitapta beni en etkileyen cümle !
Betimlemelerin ve anlatımın güzelliği karşısında şaşırıyorsunuz. Okurken her sayfa film sahnesi gibi gözünüzde canlanıyor. Sarı ceket , yırtık ayakkabılar , meydana gelen polis arabası ... her şey gözününüz önünce canlanıyor. Stefan Zweig yine kısa bir zaman diliminde tutkuyla okuyabileceğimiz şahane bir eser bırakmış bizlere ...
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
Aşkı için girilen türlü oyunlar ama sonunda kavuşamayan Talat ve Fitnat... İlk görüşte aşık olan Talat - pencere kenarında oturup bir saniye bile olsa görmeyi bekleyen Fitnat’ın türk filmini aratmayacak güzel anlatımlı ve dönemin eserlerine göre oldukça güzel bir aşk hikayesi.
Piedra Irmağı’nın Kıyısında Oturdum Ağladım
“Pencereyi açtım. Ve de yüreğimi. Odaya güneş doldu , ruhuma aşk... ”
Efsanesi olan bir ırmak kitabın başı ve sonudur. Dünyanın her yerini gezmek , her kültürü , dini vb. oluşumları öğrenmek isteyen bir çocukla hayat şartlarının ona sundukları ile devam etmek zorunda hisseden genç bir kız ama hiç bağlarını koparmayan bu iki kişinin yıllar sonra buluşup birbirlerini anlama çabaları ve birbirlerine destek oldukları tutkulu bir aşk hikayesi. Bir kere kabuğundan çıkınca ne istediğini artık görebildi Pilar. Aslında o kentin o yaşımın dışında kendini bulduğunu anladı . Genç adam ise mutluluğun bunca zaman beklediği Pilar olduğunu anladığında Meryem Ana - şifa ile iyileştirdiği insanlardan vazgeçmeyi istedi asıl mutluluk , şifa Pilardı. Yaptıkları yolculukla kendi yazgılarını arayan ikili gerçeği Piedra ırmağı’nın kenarında buldu.
Beni ellerimden tutup ayağa kaldırdı.
“Git eşyalarını topla , düşler boş oturtmaz insanı.”
Mecburiyet - Stefan ZWEİG
Savaş bile olsa insanların öldürülmesinin hiçbir nedeni olamaz ve buna neden olmak istemez Stefan Zweig. Savaşın anlamsızlığı içinde kendi düşüncelerinin doğrultusunda hareket etmenin olanaksız olup bir başkası ya da başkaları tarafından yönetilecek olmanın zayıflığı ve bir bakımdan başkaldırımı içinde boğulan bir Ferdinand ... Savaşa çağırıp insanların ölmesinde katkısı olmasını isteyen devlet gücünü yok sayan ve soran
“ kim bunlar ? ” - “ bir makine mi sana bu emri veriyor ? ” Paula için Ferdinand’ın dinlemesi gereken tek şey kendi özgür düşünceleri ve vicdanıdır. Ferdinand vatanı ve aşkı - vicdanı ve özgürlüğünün arasında sıkışmıştır ama sonunda savaşın kazananı Ferdinand.
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Ve ‘VAR GÜCÜMLE ‘ dedi Deborah !
Tedirginlikle başladığım ve kendimi türlü türlü analizlerin içinde bulduğum bir kitap. Bir şizofren hastasının yaşadığı duygu değişimleri ve iki dünya arasında sıkışıp kaldığı garip-ürkütücü aynı zamanda ilgi çekici bir ruh hali. Karakteri anlamaya çalışırken bazen ‘ kollarında sigara yanıklarıyla oluşturduğu yaralar ‘ için acıyı hissediyorsunuz. Psikolojik sorunları olan insanların aslında farklı gördükleri - düşünce yönünden sağlıklı insanlar tarafından anlaşılabilme isteklerini açıkça ortaya koyuyor. Kendi iç savaşlarını , kaybolan duygularını bulma çabalarını , iyi ve kötü ayrımını kavrayabilme isteklerini ve aslında yaşadıkları bu sorunların en çok ve belki de yalnızca kendilerinden başkasına zarar vermemediklerini görüyoruz. Şizofreni ve psikolojik sorunlar hakkında birçok yorum çıkarabilecekken kitabın sonlarına doğru Deborah hayata tutunma gayretini kendi hayatınıza yorumlayabilirseniz şu sonuç çıkıyor ; yalnızca sağlıklı olduğunuz için bile şükretmelisiniz ! - önünüze çıkan engelleri geçtikçe ayağınız yeni engellere takılabilir asla pes etmemelisiniz ! - ve kitabın sonunda Deborahın dediği gibi ‘ VAR GÜCÜMLE ‘ diyebilmelisiniz.
Bir Kalbin Çöküşü Stefan Zweig
Kitabın en belirgin noktası bir insanın kendi yaşamını mutsuz ve olumsuz düşünceleriyle yok etmesidir. Ruhsal sıkıntılar sizlere gerçekten “ BİR KALBİN ÇÖKÜŞÜ “ olarak geri dönebilir.
~Kitabı okurken kendinizi sorgulatıyor kimi zaman aynı ruh halinde olduğunuzu düşünüp her sayfasında bir daha bu şekilde düşünmemeliyim dedirtiyor. Son sayfalara doğru bu kadar olumsuz düşüncenin fazla olduğunu ve aslında eşi ve kızı hakkında doğru mu düşünüyor diye soruyorsunuz bu soruyu sormamızın nedeni gerçek hayatta karamsar ruh halimize bulmak istediğimiz bahanelerden geçiyor. Ve kitap şöyle başlıyor : “ bir kalbi temelinden sarsmak için kader her zaman sillesini vurmaya , sertçe müdahale gücüne gerek duymaz. “ :)
Katip Bartleby
“ Yapmamayı tercih ederim. “ Bir cümle hiç bu kadar anlamlı ve sistemin dayattıklarına karşı direnişsel olmamıştı. Ve ne yazık ki ruhuna ulaşılamamıştı ...
Okumaya başladığınız an sonunu merak edeceğiniz ve son sayfayı okurken bitmemesini dileyeceğiniz muhteşem bir kitap.
Yapmamayı tercih ederim , Kâtip Bartleby ! :)
