Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sude gül erdem

Sude gül erdem
Bir kitabı okumaya başladı
Pedal Çeviren Kadınlar
Pedal Çeviren KadınlarRea Stathopulu
8.1/10 · 84 okunma
Reklam
Sude gül erdem
Bir kitabı yarım bıraktı
Ben Ayrıkotu
Ben Ayrıkotuİrem Uşar
7.9/10 · 20 okunma
Sude gül erdem
Bir kitabı okumaya başladı
Kahvaltı Sofrası
Kahvaltı SofrasıDefne Suman
7.8/10 · 400 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
O zaman nasıl oluyor da, bir başkasınınkiyle mutlaka kesişecek duygular yaşarken, bu kadar az anlıyoruz birbirimizi? Nasıl oluyor da, bu kadar yalnız kalıyor, uzun sessizlikler yaşıyoruz? Söyleyeceklerimizi birçok kez düşünüp, sonra bambaşka konuşuyoruz? Ve, öyle ya da böyle, yalnızlıktan hoşnutken bile, sonunda mutlaka dostluk, aşk arıyoruz?
72 syf.
·
Puan vermedi
Tezer Özlü'den Leyla Erbil'e Mektuplar
Tezer Özlü'den Leyla Erbil'e MektuplarTezer Özlü
8.3/10 · 2.131 okunma
Reklam
“Aslında insanların problemleri hep aynı. Yani kendi derdini uzun uzun yazıp herhangi bir posta kutusuna bıraksan, okuyan kişinin biraz aklı ve niyeti varsa, yazdıklarının herhangi bir yerinden herhangi bir parça kesip kendine yamayabilir. Yama, genellikle de sırıtmaz. Hatta zaman içinde yavaş yavaş eriyerek, yanındaki parçayla birleşir. Biraz daha zaman geçtiğinde, eski unutulur. Dışarıdan bakan herkes gibi, yama da kendisini bütünden ayıramaz olur. O zaman nasıl oluyor da, bir başkasınınkiyle mutlaka kesişecek duygular yaşarken, bu kadar az anlıyoruz? Nasıl oluyor da, bu kadar yalnız kalıyor, uzun sessizlikler yaşıyoruz? Söyleyeceklerimizi birçok kez düşünüp, sonra bambaşka konuşuyoruz? Ve, öyle ya da böyle, yalnızlıktan hoşnutken bile sonunda mutlaka dostluk, aşk arıyoruz?..”
Kış günleri, ara sıra böyle yağmurludur, ama çoğu zaman günlük güneşliktir. Sarı yazda, Fransızların douceur de vivre dedikleri şey her bir yandan fışkırır sanki. Kişisel mutluluğunuzdan kaynaklanmayan, salt canlı olduğunuz için duyduğunuz, nedenini de bilmediğiniz bir yaşama keyfidir bu. Bu keyfi duyabilmeniz için de çevrenize şöyle bir bakmanız, derin bir soluk alıp havayı koklamanız yeter bile.
Küçük mutluluklar denilen şeyleri doğru dürüst değerlendirmesini bilirseniz, bunların aslında büyük, hem de çok büyük mutluluklar olduğunu anlarsınız. Örneğin, bütün bir yaz gününü, Anadolu yollarında toz toprak içinde külüstür bir otobüste geçirdikten sonra, akşamleyin küçük bir kıyı kasabasına varmışsınız. Ucuz bir pansiyonda soğuk bir duş yapıp, kumsaldaki kır gazinosuna gidiyorsunuz. İki ayağınız suya değecek biçimde masanızı denize doğru çekiyorsunuz. Garson, beyaz peynirinizi, kavununuzu ve rakınızı getirdikten sonra, hiç kimse görmeden usulcacık ayakkabılarınızı çıkarıp, bütün gün sıcaktan pişen ayaklarınızı bileğinize kadar serin denize sokuyorsunuz. Ve güneş karşınızda batarken rakınızı yavaş yavaş içiyorsunuz. Sorarım size, büyük bir mutluluk değil mi bu küçük mutluluk?
Şimdi sırası gelmişken, Kemalist, hem de sapına kadar Kemalist olduğumu açık seçik söylemek isterim. Mustafa Kemal benimle dans etti, on bir yaşında bir çocuğa insan muamelesi yaptığı için değil; eğer Mustafa Kemal olmasaydı, ben “ben” olamayacağım için Kemalistim. Eğitim görmüş, seksenini geçmiş bir kadının bu memlekette Kemalizme inanmaması tamamiyle anormal olurdu. O sırada küçüktüm ama, tramvaylarda erkeklerin oturdukları bölümü kadınların oturdukları bölümden ayıran perdeyi çok iyi anımsıyorum. Mustafa Kemal, o perdeyi de, kadınları toplum yaşamından dışlayan, karanlık köşelere kapatan bütün perdeleri de yırttı o güzel elleriyle. Kadınların her açıdan erkeklerle eşit olduklarını savundu. İşte bu yüzdendir ki, Cumhuriyet ilân edildiğinde yedi sekiz yaşında olan, onun yaptığı devrimleri kendi gözleriyle gören bir kadının Mustafa Kemal’den yana olmamasının yolu yoktur.
125 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.