"Daha büyük, başka bir güneşten bahsediyorum. Her birimizin yüreğinde doğan güneşten. Umutlarımızın güneşinden. Düşlerimiz uyansın diye göğsümüde uyandırdığımız güneşten. "
Bir milletin, ameli olarak, demokrasi prensibini ilan etmesi o millet ekseriyetinin içtimai kuvvetinin bir neticesidir. Millet, kafi derecede kuvvetli olunca, kuvvet ve kudreti eline alır. Bu hadise bazen ihtilal ile bazen de hükümdarlarla muslihane bir anlaşma ile husul bulur. Artık bugün, demokrasi fikri daima yükselen bir denizi andırmaktadır.
Buna içimizdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytani azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok. İçimizde aciz var. Tembellik var. İradesizlik, bilgisizlik ve bunlardan daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak ihtiyadı var.