Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sümeyye

Arı bal yaparken, içgüdü ile; Gör ki; ne ihmâl var, ne de bir hîle. Bir ahlâk ibreti, getirir dile; Kibir eylemezsen, sor da söylesin...
Reklam
Rüyalar; ne büyük ibrettir oysa, İnsan, aç uyanır, rüyada doysa, Ölüm uyanmaktır, yaşam buysa, Sabır sınavıdır, ömür dediğin...
Beyaz Diş gözlemleyerek yasaları öğrendi. Ama onun eğitimindeki en önemli faktör efendisinin attığı tokatlar ve sert uyarılardı. Beyaz Diş'in içindeki büyük sevgiden ötürü, efendisinin tek bir tokatı Boz Kunduz'un veya Güzel Smith'in ona attığı dayaklardan çok daha fazla yakıyordu canını. Çünkü onlar sadece etine zarar veriyordu; etin altındaki ruh yalnızca öfkeden çılgına dönüyordu, yenilmez olup iyice büyüyordu. Ama efendisinin tokatı etini delip geçiyor daha derine gidiyordu. Efendisinin hayal kırıklığını ifade ediyordu ve Beyaz Diş'in ruhu bu duygu altında eziliyordu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiçbir zaman adil yargılanmayacağımın çok iyi farkındaydım. Sonuç olarak, başkalarına yardım için başvurmanın bir faydası yoktu. Yapabileceğim tek şey, diye düşündüm, susmak, tahammül etmek ve soytarılığıma devam etmek. Ne dedin? İnsanlara inancım kalmamış mı? Ne zaman mı Hıristiyan oldum? Tüm insanların günahkâr olduğuna inanmaya ne zaman mı
İnsan toplumuna karşı gardımı giderek düşürmeye başlamıştım. İnsanlar âlemi denen yerin korkunç olduğuna dair dehşetim artık batıl inanç gibi gelmeye başlamıştı. Bahar rüzgarlarının milyonlarca boğmaca mikrobu taşıdığına ya da hamamların kör olmanıza neden olan bakterilerle dolup taştığına, berber dükkânlarında kelliğe neden olan milyonlarca mikrop olduğuna, trenlerdeki kayışları tutarsanız uyuz kapacağınıza, az pişmiş domuz eti ve sığır etinin, saşiminin tenya, solucan kaynadığına, çıplak ayakla bir cam parçasına basarsanız bunun kan dolaşımına girip sonunda gözünüzü çıkaracağına dair "bilimsel efsaneler" gibi. Eminim "bilimsel olarak" gittiğimiz her yerde milyonlarca mikrobun gezip dolaştığı bir gerçekti. Bununla birlikte, tek yapmamız gerekenin bu gerçekleri tamamen görmezden gelmek olduğunu fark ettim ve bunu yapınca onlar bizim üzerimizdeki hâkimiyetlerini kaybediyorlar, sonunda tamamen ortadan kayboluyorlar ve "bilimsel hayaletler"den öteye geçemiyorlardı... ... Sırf matematikte zihinsel bir alıştırma olarak bile aptalca, ilkel bir fikirdi - birinin karanlıkta takılıp tuvalete düşme olasılığını veya tren ile platform arasındaki boşluğa bacağını sıkışacak yolcu sayısını hesaplayan şu aptal istatistik alıştırmalarından daha evvela değildi. Akla fazlaca yatkın gelir ama kimsenin tuvalete düşerek incindiğini duymadım. Yavaş yavaş dünyayı olduğu gibi görmeyi öğreniyordum ve bu varsayımlardan, içime işlenmiş ve gerçek olarak kabul ettiğim bu "bilimsel gerçeklerden" böylesine dehşet duyarak yaşadığım için kendime gülmek istiyordum.