"Ben farklı bir şey deniyorum. Günün belli saatlerini bir ağaçmışım gibi geçirmeye çalışıyorum. Karşıma geçip bir ağaç oluşuma bakıyorum. Kırılıp gölgeme dökülen dallarımı toplayıp tek tek yakıyorum. Böyle ufak tefek yangınla içimi biraz da olsa ferahlatıyorum. Ama bunun da bir tehlikesi var tabii. Ateşe uzun süre bakınca, ateş de sana bakıyor Osman."
"Mısır demetleri gibi derer sizi aşk.Harman yerinde dövüp çırılçıplak bırakır.Kabuklarınızı elemek için kalburdan geçirir.Apak edinceye kadar ögütür sizi.Yumuşayana kadar yoğurur; sonra da atar kutsal ateşine, Tanrı'nın kutsal şölenine kutsal ekmek olasınız diye."
"Bütün varlıkları kendisine çağıran deniz çağırıyor beni, yola koyulmalıyım.Çünkü kalmak, gecede yanıp tükenirken saatler, donmak ve billurlaşmak, bir kalıbın içine hapsolmak demek."
Sır dönemi kapandı.Alenilik salgını yüzünden, medyatik ifşaat ve teşhir çılgınlığı yüzünden, monotonluğun sistemleştirilmesi yüzünden... her şey oromatikman pornografikleşti. Şeffaflığın ilkeselleştirilmesi de yapılan işlerin faziletliliğine duyulan güvenin açığa çıkmasını kolaylaştıracağı yerde, arsızlığın rahatça ilanına vardı. Merak preslendi,bereketini yitirdi. Her şey uluorta olunca, sebepsizlik ve sonuçsuzluk neşet etti ve kanıksandı. Görünmek de, saklanmak da büyük birer mesele haline geldi.
"Yani kimsesizlik, kimsenin tekelinde değildir: Kâinat ve tarihin bekleme salonunda biraz soluklanıyoruz, çoğunlukla da adımız anonslanmadan kâinata ve tarihe gömülüyoruz..."