Onu tanıyan her kadın, ondaki keskin Satir ruhunu derhal seziyordu. Bunlardan birçoklarının, Haşim'e, "O belde" de tahayyül ettiği "ince, saf ve leyli" yarlardan olmaya can attıklarını biliyorum.
Fakat, her şeye, masala, büyüye, mucizeye inanan Haşim, yalnız bir şeye, yalnız kendisinin bir kadın tarafından sevilebileceğine inanmıyordu. Bunun içindir ki, ölünceye kadar, daima yakışıklı gençleri, sevişen çiftleri kıskandı. Onlar aleyhinde en zehirli, en kötü sözleri mübah gördü.
Hayat bir an içinde, ona, en çıplak ve en kaba haliyle görünmüştü. Bu dünyada her şey ne bayağı, ne beyhude, ne kirliydi!.. Bu dünyada güzellik bir hayal, sezgi bir efsane, asalet ve zarafet, insanın üstünde hafif bir cilaydi.
Zannetmiyorum ki, mezarda, seninle beraber yatacağımız mezarda bile sen benim, ebediyen benim oldun diye o ebedî huzur ve sükûneti duyayım! Aramıza soktuğun yabancı hayallerin ördüğü duvarlar o kadar kalın ki, başım ve kalbim oraya çarparak parçalansa onlar yine yıkılıp seni göstermeyecek! Acaba bu duvarın arkası bir hiç, bir boş mu ve daima boş mu idi?