Bir kaç ayrıntı dışında, sıradan bir Haruki Murakami kitabıydı Zemberekkuşu'nun Güncesi. Karakterler, olaylar, hikayenin işleniş şekli diğer kitaplarıyla neredeyse birebir aynı Yıllar önce, ilk defa yazarın 1Q84 kitabını okuduğumda alışkın olmadığım bir tarz keşfetmiş olmanın heyecanıyla herhalde, tabii yazarın oldukça sade anlatımının da etkisi vardı bunda. 1500 sayfalık kitabı 1 haftada bitirivermiştim. Daha sonra arka arkaya Sahilde Kafka, Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında derken, anlatımı etkileyiciliğini bir nebze yitirmeye başladı gözümde. Son birkaç yıldır eskisi gibi uzun uzun yazmamasından yakınıyordum romanlarını. Etkileyiciliklerinin orada olduğuna inandırmıştım kendimi ve uzun bir süredir okumayı istediğim bu kitabı elime aldığımda beklentim de çok yüksekti doğal olarak. İlk sayfaları heyecanla çevirmeye başlamıştım ki yaklaşık 200'lere geldiğimde kitap o kadar ağırlaştı ki elimde, hem bitirmem uzun sürdü hem de 500'üncü sayfalardan sonra "cidden bu kadar uzatmaya gerek var mıydı yani?" sorusu dönüp durmaya başladı aklımda. Sonuç olarak, okuduğuma yine pişman değilim. Ve evet, Haruki Murakami hala favori yazarlarımdan, çünkü en azından hayal gücü bunu hak ediyor bence. Bir süre ara verdikten sonra diğer kitaplarıyla devam edeceğim muhtemelen.
Ben de Sahilde Kafka ve 1Q84'ü okudum. Ardından Stephen King Mahşer'e geçtim, bitmek üzere ancak iki yazarı mukayese ettiğimde Kİng çok kopuk anlatıyor ve okuyucuyu yoruyor. Ancak Murakami sürekli konu içerisinde sürdürüyor. Bu yüzden Mahşer'den sonra tekrar Murakami'ye döneceğim ve öneriniz hangisidir?
Daha önce okuduğunuz klasik eserlere ara verip bir değişiklik olsun derseniz okuyabileceğiniz bir kitap.Haruki Murakami ile kıyaslama yapılmış kesinlikle alakası yok favorim tabi ki haruki murakami!Ama Mo yan da farklı tarzıyla ve okuyucuyla sohbet eder gibi yazımı ile sizi tamamiyle kitabın içinde yaşatıyor hissi veriyor ben beğendim ama biraz argo kelime faZlalığı abartılmış ayrıca kitabı okurken gerçekten sarhoş olmamaya dikkat edin
Murakami ile kıyas edilemez kesinlikle... Diğer eserlerini de okuduysanız onlarla kıyaslama yapabilmeniz mümkün mü çok işime yarar ona göre almayı düşünüyorum.
(Arıların Hikayesi)
Norveçli yazar romanında;
arı kolonilerinin kitlesel ölüm olaylarını, pestisitlerin, genetiği değiştirilmiş bitkilerin, bulaşıcı hastalıkların arıları nasıl yok ettiğini, arıların insanlık için önemi ve onlara sahip çıkmamız gerektiğinin mesajını
üç hikaye ve zaman dilimi içersinde vermeye çalışmış.
Distopik tarzda yazılmış kitapları severek okumama rağmen, hikayedeki kopukluklar, yazarın dili, anlatılması gereken konunun ağırlıklı olmaması ve cümlelerin basitliğinden dolayı kitap beklentimi karşılamadı.