Ben mazoşist bir Ortadoğulu olarak mutluluk değil derinlik ararım. Nesne değil sembol, kelime değil anlam, zahir değil pinhan ararım. Mesafeleri kaybolan yakınlıklarda helak olmak, iki ayrı insan kalarak değil bir insanmış gibi karşımdakiyle hemhal olmak, ona bir daha ayrışamayacak kadar karışmak isterim. Bana benim komplekslerim, fobilerim, travmalarım az gelirmiş gibi bir de karşımdakininkini yüklenmeyi, içinden çıkılmaz bir hale getirdiğim sarmallarda bocalayışımı aşk sanarak onun ıstırabıyla acılar çekmeyi bilirim. El ele yüzmek yerine diğerini sırtına alıp beraber boğulmak isterim. Niye mutedil bir yaşayış yetmez bana, anlamam.
Deniz kıyısında koşan ala köpek !
Sana dönüyorum, yalnızım.
Orhan Dedem yok yanımda,
Babam Emrayin yok yanımda,
Yok yanımda Mılgun Amcam !
Onlar nerede diye sor ama,
Önce doya doya su ver bana !
Eskiden babasına benzemekle övünür, babası gibi yapmaya onun gibi davranmaya özenirdi.Ama şimdi babasının kendisi olduğunu, onun bir başlangıç, kendisinin de onun uzantısı olduğunu anlıyordu.