Yüce Allah hem seven hem sevilendir. Hz. Peygamber'in "Habib-i Kibriya", Mahbub-i Huda" olması, O'nu da bir muhabbet kaynağı haline getirmiştir. Her varlık muhabbetten iz taşır. ... Bütün kainat bu aşk ile sarhoş olmuş dönmektedir.
Apartmanın; oturanı değil satanı memnun eden kar düşüncesiyle üretilmesi, insana layık bir yapı biçimi olmaması, temel insan haklarını hiçe sayması, bilhassa yaşlı ve çocukların hiçbir ihtiyacını gözetmemesi, yüksekliği ile insanı önemsizleştirmesi, insanı tabiattan koparması, insanı nesneleştirmesi, çevreye verdiği zararlar, orada oturacak insanlara nasıl yaşamaları gerektiğini dikte eden tahakkümcü karakteri, insanın başta mahremiyet gibi kutsal değerlerinin hiç birini dikkate almaması...
Şehirlerde yaşayanlar arasında güçlü bir "yer" ve "aidiyet" duygusunun oluşumuna imkan veren bu olgu dikkate alındığında, sürdürülebilir güvenli bir şehrin ölçekli ve ayrımsanabilir semtlere ve mahallelere göre tasarlanması büyük önem arz etmektedir.
Eskiden her mahallenin kendine ait hususi bir havası, bir tarz-ı hayatı vardı. Şimdi ise birbirinin kopyası aynı tipte, soğuk, cansız binlerce apartman, ruhsuz beton kütleleriyle bütün şehirleri aynîleştirmiş, şehirlerin, mahallelerin ruhu yok olmuştur. Artık her yer aynı ve hiç kimse bir yere ait değil.
Mahalleler kendine özgü kimliği olan ve yine dini/sosyal merkezler, küçük çarşılar, çeşmeler, küçük imalathaneler ile birlikte "kendine yeterli yerler"idi.
Yeni yapacağımız şehirler; mutlaka sade, basit, mütevazi, adil, saygılı, israfa müsaade etmeyen, tabiata zarar vermeyen şehirler olmalıdır. Yoksa bugün TOKİ vasıtasıyla bir şehir çok hızlı, çok çabuk üretmek marifet değildir.
Güç pek çok şeyi hallediyor. Demek iktidar böyle bir şey. Ve demek herkes bu yüzden iktidar peşinde. Vay be!
Ama İslam öyle demiyor. İslam "Zulm ile abad olanın ahiri berbat olur." diyor.