Eksilen, yazarın ilk romanı. Suç ve suçlu kavramı, adaletin değişkenliği, vicdanın gerçekten var olup olmadığı etrafında dönen kurgu, insanlığın bilinen ilk günahlarına kadar uzanıyor. Kardeşlik, kıskançlık ve cinayet. Herkesin içindeki kötülüğe dur demesinin ya da diyememesinin altını sakince kurcalıyor. “Cehennem yoksa neden kötülük yapalım?” diye sorsa da “Cennet yoksa iyilik olur muydu?” sorusunu usulca kulağımıza fısıldıyor. Metnin içine ustaca yerleştirilmiş soruları kendinize sormadan duramayacaksınız.
“Ya Habil, Kabil’i öldürseydi?”
“Ceza olmasa hangi suçu işlerdiniz?”
“Suçu bağışlamak kime düşer?”
“Herkes kendi adaletini mi istiyor?”
Kitabın sürprizini kaçırmamak adına burada kitaptan alıntıları bırakmak istiyorum.
Bilinç akışıyla yazılan romanda yazarın diyaloglardaki gücünü hissedeceksiniz. Kelime seçimlerindeki titizlik, metnin akışını başarılı buldum. Farklı mekanlarda geçen olaylar duyuları harekete geçirecek nitelikte betimlemelerle bezenmiş. Özellikle kemer sahnesi çok etkileyiciydi. Elbette sonu. Son cümleyi okuduğumda Güven’in arkasında onu izliyordum. Unutmadan, romandaki karakterlerin isimleri de dikkatten kaçmamalı.
Yeni bir yazarın ilk romanına şans vermek günümüz okurunun en son tercih ettiği bir şey olsa da bu kalem iyi edebiyat yolunda.