Aslında bu Nietzsche'nin de meselesidir. Nietzsche şöyle der: "Keyif ve keyifsizliğin birbirinden asla ayrılmaz şeyler olduğunu düşünelim, öyle ki insan birinin ne kadarına sahip olmak isterse ötekinin de ancak o kadarına sahip olacak. Nasıl bir seçim yapardınız? Mümkün olduğu kadar az keyif, dolayısıyla az acılı bir yaşam mı; yoksa o ana kadar hiç tadılmamış zevkleri tatmanın, keyifleri yaşamanın ağır bedelini ödeten bir yaşam mı? Eğer ilk seçeneği seçer ve acılarınızı azaltmayı, hatta yok etmeyi isterseniz, o zaman zevk alma kapasiteniz de azalacak, hatta yok olacaktır."
"Fremenler uygar, eğitimli ve cahil insanlar," dedi Scytale. "Deli değiller. Bilmek değil inanmak üzere eğitiliyorlar, o kadar. İnanç yönlendirilebilen bir şeydir. Tehlikeli olan tek şey bilgidir."
Rus Edebiyatı'nın Rus Edebiyatı olmasını sağlayan, kitaplarıyla sadece kendi yaşadığı çağı değil yüzlerce yıllık bir etkiye sebebiyet veren, acılarla yoğrulmuş, hayatını sürekli maddi sıkıntılar içerisinde geçirmiş, en büyük yazarlardan biridir ##$##yazarSeolar:i123.$$#$$
Dostoyevski konusunda şunu fark ettim, maalesef ki hala Suç ve Ceza ya da Karamazov
İnsan hayatındaki esas meydan okuma, mutlu olmak değildir. Biraz bilgi ve herkes denemeyle bunu başarabilir, sınırlı bir süreliğine de olsa. Mutsuz olmakla baş etmek, onu sindirmek ve ona dayanmak çok daha zordur; kahramanca olan, böyle bir hayattır. Yaşama sanatının öteki ve belki de daha büyük kısmını, bu meydana getirir; çünkü herhangi bir anda mutsuzlar her toplumun küçük bir azınlığından daha fazlasını oluştururlar. Bu kitap işte onların varlığını tanımaya, onların onurunu kurtarmaya ve onları yüreklendirmeye adanmıştır.
O yıllarda hep böyleydi işte: sonsuz bir trip, rengarenk bir yolculuk. Ama her türlü güç çürür. En güzel hayallerin rengi atar zamanla. Grileşir dünya. Entropi bizi alt eder. Solar her şey Gider. Her şey ölür.