Güven kırık bir pencereydi. İçeri süzülen soğuk beni kuşatıyor, kalbimin ısınmasına asla izin vermiyordu. Kırık camın parçaları her seferinde içime batıyordu.
Herkesin akıllı olmasını beklemenin, çok uzun süreceğini anladım, Sonya. Birde bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini... İnsanların değişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun için çaba göstermeye değmeyeceğini!
Artık çocuk olmadığımı biliyordum, ama 'yetişkin' de değildim. Çocukluğun neşeli umursamazlığı ve yetişkinliğin acısı ve hayal kırıklığı arasında asılı kalmıştım.
Rüzgar, aceleci bir çoban gibi bulutları önüne katıp hızla sürüklerken kararsız güneş ışıkları bir belirip bir kayboluyordu. Güneş, bu kötü talihe şahitlik etmek istemiyormuşcasına, bulutların arkasına gizlendi.
Sanki varoluşumuz, yaşamımız birtakım anlamsız, saçmasapan rastlantılara bağlı değil de daha derin ve kavrayamadığımız bir anlamı varmış gibi duyumsarız ve itiraf etmesek bile herkesin hoşuna gider.