Zamir tipik bir Hakan Gunday romanı. Diğer Türk romanlarından çok farklı bir yerde duruyor her açıdan. Çok hızlı ve yormadan okunabilen, haz da veren bir metin. Gunday yine çok büyük bir soğukkanlılıkla, adeta bir seri katil titizliği ile yazmış her bir cümlesini. Kişisel düşüncelerini anlatıya eklemiyor. Sanki çok yukardan bakan ve her şeyi gören çok zeki bir irade, olan biteni nesnel bir dille bize aktarıyor. Bizimle empati yapmıyor. Olani anlatmaktan çok da karamsar bir tavırla fikir jimnastiği yapmayı seviyor. Gunday hep bir fikir jimnastikcisi oldu. Aklı, zekayı, muhakemeyi duyguya karşı hep kayirdi. Belki bu yüzden karakterleri karton kalıyor. Gerçek hayatta olmasi beklenmeyen, bir nevi Bond tarzı ana karakterler üretiyor. Öte yandan romanın finalini inanılmaz derecede zayıf ve amatörce buldum. Bir dünya vatandaşının/yazarının zekice ve titizlikle yazdığı bir roman bu sonuç olarak. Gunday düşünür ve filozof olmayı bırakıp bir edebiyatci olduğunu kabullenebilirse kitaplarıni daha çok seveceğim muhtemelen. Bir olaydan on fikir turetmek mi yoksa tam tersi mi edebiyata daha uygun acaba. Bence yazar bu soruyu kendine sormali artık.