“Anılar defterinde gül yaprağı
Gibi unutuldum kurudum
Başıma düşmüş sevda ağı
Bir başıma tenhalarda kahroldum
Sen kimbilir, rüzgârlı eteklerinle
kimbilir hangi iklimdesin, Ben
Sensiz bu sessizlikle
Deli gibiyim sensiz
Bu sessizlikle
Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sessizlikle”
Gözlerim, gözlerine değmeyince kör sanki
Ayaklarım sana adım atmadıkça topal sanki
Gönlüm içinde seni taşımayınca kirli sanki
Kelimelerim senin için çıkmayınca ağzımdan ,
Kulağıma yabancı bir ses sanki…
Ehline denk gelmeyen kalbim
Seni geçmişte bulmuş sanki
Gözlerimi açınca bu Çağ’da ki dünyaya
Etraf renkli , aşklar simsiyah, sevgiler
Bu yağmur ... bu yağmur ... bu kıldan ince
Nefesten yumuşak yağan bu yağmur ...
Bu yağmur ... bu yağmur ... bir gün yemeği.
Aynalar yüzümü tanımaz olur.
Bu Yağmur kanımı bogan Bir iplik
Tenimde Acısız Yatan Bir bıçak
Bu Yağmur yerde taş ettik bende kemik
Dayandıkça çisil çisil yağacak.
Bu yağmur delilik vehminden üstün;
Karanlık kovulmaz düşüncelerden.
Cinlerin beynimde yapılan düğün
Sulardan, seslerden ve gecelerden.
Sen yeryüzünü her gün ısıtan güneştin
Bana bir gün bile doğmadan gittin.
Şimdi yüreğimi götür sizin ellere
Bana tebessümün kalsa da yeter
Ama unutma...
Kahkahadan sorulur gözyaşının vebali
Sana ahım kalsa da yeterli..
Ne ara gittin gönlümün limanından
Hangi gemi taşıdı seni bu okyanustan
Gemiler gitse de limandır baki olan
Güçlü bir kaptandır şimdi benim yüreğim benzeri olmayan fırtınalarda
aklı limanda kalan...
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak
yanayım Kolaysa esirgeme
Hayat bir boş rüyaymış
Geçen İbadetler Özürlü
Eski Günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim
Kolaya affı esirgeme Sana zorsa yanmaya razıyım
Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum