Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Zeynep Demir Kahraman

Zeynep Demir Kahraman
@ZDogk
"Okumadığın gün karanliktasin." Nuri Pakdil
...Babam her gün kendini böyle oluşturur. "Kendini oluşturur" diyorum çünkü her seferinde yeni bir yapım olduğu kanısındayım, sanki geceleyin her şey küle dönmüş de sıfırdan başlamak gerekiyormuş gibi. Bizim evrenimizde insan yaşamı böyle yaşanıyor: Yetiskinlik kimliğini sürekli yeniden okusturmak gerekir; insana mutsuzluk veren ve aynanın karşısına geçip inanmak zorunda kaldığı yalanlar anlatan, gayet kırılgan, bu eğri büğrü ve geçici toparlanmayı sürekli yeniden yaşamak gerekir.
Reklam
Çay ritüeli, aynı jest ve yudumlamaların bu değerli sürdürülüşü, basit, sahici ve rafine duyumlara bu yükseliş; çay, yoksulların olduğu kadar zenginlerin de içeceği olduğundan bir aristokrat zevkine sahip olma izninin pek az masrafla herkese bu verilişi, yani çay ritüeli, hayatlarımızın saçmalığında dingin bir uyum gediği açmak gibi olağanüstü bir erdeme sahiptir. Evet, evren boşlukta elbirliği yapar, kayıp ruhlar güzelliğe ağlar, anlamsızlık bizi kuşatır. O halde bir fincan çay içelim. Sessizlik olur, dışarıda esen rüzgar işitilir, sonbahar yaprakları hışırdar ve uçuşur, kedi sıcak bir ışık içinde uyur. Ve her yudumda zaman iyice yücelir.
Güzellik nerededir? Diğerleri gibi ölmeye mahkum buyük şeylerin içinde mi, yoksa hiçbir iddiada bulunmadan, anın içine bir sonsuzluk tomurcuğu yerleştirmeyi bilen küçük şeylerde mi?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
... Şimdi buradan çok net görünüyor. Başta bizimkiler olmak üzere, eski Türkiyeliler, akıllarının kendilerine yettiğinden hiçbir zaman kuşku duymamışlardı. Zekaya bilgiden her zaman ve çok daha fazla değer vermişler, dayatılan gerçeği öğrenmek için değil, kendi düşündüklerini, kendi inandıklarını, kendi gerçeklerini doğrulamak için okumuşlardı. Kuralları dayatanlarla yaşamları boyunca, okulda, devrimcilikte, milliyetçilikte, Íslámcılıkta, askerlikte, iş hayatında, politikada, trafikte, kurallarla karşılaştıkları her yerde, alenen ya da sinsice mücadele ettiler. Kuralları mümkün olabildiğince ihlal ettiler, kaytardılar. Bir kurguyu hakkı ile, cevheri, özü ile, ayrıntılı delilleriyle bilenlerden hazzetmedikleri gibi, kurallara uymaya çalışanlara da iyi gözle bakmadilar. Eğitim merkezlerine de öyle. İyi gözle bakmadıkları gibi, oralarda hakkıyla eğitim görmeye çalışanları da küçümsediler. 'İnek!' derlerdi, 'İnek herif!'
Sayfa 228 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Çocuk Kıskançlığı
Çocugunuz küçük kardeşine saldırgan davranıyorsa, küçüğü koruyabilmek için bu davranışını durdurmanız gerekir. Bunu da, onun saldırganlığını kardeşi yerine size yöneltmesini sağlayan, gücün çocukta olduğu oyunlar oynamayı önererek başarabilirsiniz. Kardeşine saldirmaya devam ederse, diğer çocuğunuzu korumak amacıyla onu sıkıca ama sevecen bir biçimde tutup durdurmanız gerekebilir. Ardından da gücün çocukta olduğu bir oyun oynama önerinizi tekrar edebilirsiniz.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Çocuğunuza oyuncak silah ya da herhangi bir oyuncak savaş aleti vermeniz gerekmez. Oğlunuzun evde oyuncak silahları olma- sa da, büyük bir olasılıkla o kendi silahını bir çomak ya da oyuncaktan yapacaktır zaten. Çocuklar savaş oyunları oynama ihtiyacı duyarlar; bu nedenle birbirlerinin canını acıtmadıkça bunu yasaklamak çok da işe yaramaz.Savaş oyunları oynamayı yasaklamak yerine, çocuğunuzu gücün çocukta olduğu oyunlara yönlendirerek duyguları üzerine yoğunlaşmasına yardımcı olabilirsiniz. Küçük oğlunuz parmağını si- ze doğrultup "Bam bam; öldün sen" diyorsa, sizin verebileceğiniz en doğru yanıt çarpıcı bir biçimde ölmüş numarası yapmaktır. Bu- rada amaç, oğlunuzun kahkahalarla ve mümkün olduğunca uzun süre gülmesini sağlamaktır. Bu kahkahalar onun kaygı ve gerginliğinin azalmasına yardımcı olacaktır. Üstelik eğlenceli tavrınız onun saldırganlığından korkmadığınızı bilmesini sağlayacak; dolayısıyla,en korkutucu duyguların bile aranızdaki işkiyi yıpratamayacağını kanıtlayacaktır. Bu yaklaşımınız, oğlunuzu saldirgan olmaya ya da başkalarına zarar vermeye teşvik etmeyecektir. Aksine, büyük bir olasılıkla saldırma dürtüsünü azaltacaktır.
Çocuklar yakınlık kurmak istediklerinde aynı zamanda büyük bir öfke de duyuyorlarsa, bu anne babaya vurma, itekleme ya da hücum etme gibi saldırgan davranışlar biçiminde ortaya çıkabilir. Bu çocukların sağlıklı bir bağ kurmadan önce öfkeden arınmak için gücün çocukta olduğu aktif oyunlar oynamaya ihtiyacı olabilir.
Çocukları, ödül ya da ceza kullanmaksızın işbirliğine teşvik etmenin üç yolu vardır: Açıklama yapmak, seçenek sunmak ve yapılacak şeyi eğlenceli hale getirmek.
Küfürlü konuştuğunda çocuğunuzu sözlü olarak düzeltmeniz, çok da başarılı sonuç vermeyebilir. Sizin yanınızda bu sözcükleri kullanmayabilir, ancak siz yokken söylemeye devam edebilir. Daha sonra bu sözcükler konuşma diline yerleşir, özellikle öfkeli olduğu zamanlarda ortaya çıkar. Çocuğunuzu küfrettiği için cezalandırırsa- nız, aranızdaki ilişkiyi zedeleyip özsaygısını azaltır ve sonraki dönemlerinde de isyankâr olmasına neden olabilirsiniz. Olaya eğlenceli bir biçimde yaklaşmak, büyük olasılıkla daha başanlı olmanızı sağlar. Kahkahalar, çocuğunuzun küfretme ihtiyacının altında yatan başlıca iki duygudan kurtulmasına yardımcı olur: Utanç ve güçsüzlük.
...İnsanlarda bir telaş. Son anda bir şeye yetişeceklermiş gibi, son anda bir yerinden yakalayacaklarmış gibi hayatı, bir telaş, bir telaş. Ama yine de varacakları yer, yaşana yaşana kendilerine ait olmaktan çıkmış alışkanlikları değil mi? Peki öyleyse bu kalabalıklar, bu telaşla böyle nereye? Nereye böyle sorusuz, düşsüz?
Reklam
"Ama siz böylesiniz genelde," diyor. "Nasıl," diyorum. Hem "Siz derken..." "Siz Müslüman anadolulu alt ve hatta orta sınıf. Büyük şehre göçenlerin çocukları. Dinine bağlı gözükürsünüz ama lafta. Babanız da hacı filandır ama camiye gider gelir başka bir şey yoktur. Düşünce, tefekkür, inşa filan yani. İçersiniz mesela. Kendinize acırsınız. Babalarınızı pek sevmezsiniz. Osmanlı efekti. Yıkılmış ya. Baba devlet, sizi yüzüstü bırakmış. Annenize çile çektirirsiniz. O sizi sever, bunu sonuna kadar kullanırsınız."
...yalnız olmamak sadece ve sadece etrafında seni anlayan insanlar varsa mevzubahisti. Oysa akletmeye başlayınca insan anlardı ki insanlar akletmiyorlar, düşünmüyorlar, merak etmiyorlar, bilmiyorlar. Böyle oldukları için de seni anlamaları mümkün değil. Bir deneme, hayır bu beni anlamadı, ikinci deneme, hayır bu da anlamadı. Bininci deneme. Elbette bu da. Bir yerden sonra kabulleniyorsun. Yalnızım ben. Bunlar ise zavallı insanlar. Dost değiliz. Onları sevemem, onlara merhamet besleyebilirim ancak.
Sayfa 14 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Avuntudan yoksun karanlık, günlük yaşamımızın tüyler ürpertici kısırdöngüsüdür. Sabahları niçin kalkılıyor yataktan, niçin yenilip içiliyor, akşam oldu mu neden tekrar gidilip yatılıyor? Çocukları, ilkelleri, sağlıklı genç insanları, hayvanları bu önemsiz nesne ve etkinliklerin döngüsü rahatsız etmez pek. Düşünme denen şeyin çilesini çekmeyenler
Sayfa 114 - YKYKitabı okudu
İnsan yaşamı derin ve kasvetli bir gece gibi geliyor bana, ancak yer yer çakan şimşeklerin katlanılır kıldığı bir gece; şimşeklerin ansızın baş gösteren aydınlığı insanın içine öylesine su serpiyor, öylesine bir harikuladelikle dolup taşıyordu ki, bir iki saniye sürse bile yılların karanlığını silip atıyor ve bağışlatıyordu.
Sayfa 114 - YKYKitabı okudu
Rabb-ı Rahim bir kul olarak kul olmanın getirdiği zaafları üzerinde taşıyanlar olarak bizden 'hiç kirlenmeme' gibi bir şeyden ziyade 'temizlenme istediği, 'hiç yanlış yapmama' yerine yanlıştan dönme'yi istediği, “Allah tevbe edenleri (yanlıştan geri dönenleri] sever; temizlenenleri de sever” misali âyetler ile bunu defaatle ders verdiği halde, samimi bir tevbe ve istiğfarın işlenen yanlıştan hasil olan günahın affına vesile olduğu hususu atlanıyor öncelikle. İman ile amel arasında bir bağ ve de bir mesafenin olduğu, imanın gerektirdiği amele muvaffak olamadığımız mesafeli durumlarda, ameldeki muvaffakiyetsizlikten dolayı istiğfar ve tevbenin bir telâfi imkânı sunduğu da atlanıyor.
Sayfa 110 - Nesil Yayınları
1.372 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.