Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zeynep Demir Kahraman

Zeynep Demir Kahraman
@ZDogk
"Okumadığın gün karanliktasin." Nuri Pakdil
...Hakim h. Hizam, Mekke'nin fethine ramak kala Müslüman olduğunda, geçmiste yaptığı iyiliklerin bir mükafatının olup olmayacağını sorduğunda Hz. Peygamberden şu cevabı alacaktı: "Sen zaten daha önce yaptigin bu iyiliklerin hayrına Müslüman olmuşsun."
Sayfa 24 - Nesil yayınları
Reklam
Bugünün pek az şeyle yetinen basit ve rahat dünyası için fazla iddialı ve açsın, seni kendi içinden tükürüp atiyor bu dünya, onun boyutlarının dışına taşıyorsun. Günümüzde yaşamak ve yaşamaktan zevk almak isteyen birinin senin gibi, benim gibi bir insan olmaması gerekiyor. Zırıltı yerine gerçek mūzik, eğlence yerine kıvanç, para yerine ruh, gelişigüzel etkinlikler yerine gerçek eylem, oyun yerine gerçek tutku arayan birine bu sevimli dünya yurt olamaz...
Sayfa 136 - YKYKitabı okudu
Yaşam konusunda bir fikrin vardı; içinde bir inanç, bir beklenti yaşıyordu; eylemlere, acılara ve özverilere hazırdın. Ama yavaş yavaş anladın ki, dünya hiç de senden eylemlerde ve özverilerde bulunmanı istemiyor; yaşam, kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı değil, insanların yiyip içmeler, kahve yudumlamalar, örgü örmeler, iskambil oynamalar ve radyo dinlemelerle yetinip hallerine şükrettikleri rahat bir orta sınıf evidir. Kim bunun başka türlüsünü ister, kim gönlünde yiğitliği ve güzelliği barındırır, büyük yazarları ya da ermişleri baş tacı ederse, o bir aptaldır, bir Don Kişot'tur.
Sayfa 135 - YKYKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Büyüklerimiz bize karşı merhametsiz miydi?” diye soruyorsun. Biz merhametin ne olduğu ile ilgili de bir kafa karışıklığı yaşıyoruz. Merhamet, çocuğu pamuklara sarıp bir fanusta büyütmek demek değil. Koruyuculuk ve kendini çocuğunun bütün yaşamından sorumlu hissetme, önce Allah'a emanet etme şuurunu arka plana atıyor gibi geliyor bana. Merhamet, bir annenin “Ayağına taş değmesin” duasında tezahür eden şefkatten ibaret değil. Hayatın acı gerçeklerine karşı dayanacak gücü kazanması için zorlamak da merhamete dâhil.
Sayfa 140 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Dünyada giderek daha çok çocuk, tek ebeveynli ortamlarda büyürken popüler kültür genç ve güzel anne, ailesinin her türlü isteklerini karşılayan yakışıklı baba, bir dediği iki edilmeyen çocuk hikâyesini her vesile ile ekran üzerinden hanelere bir virüs gibi bulaştırıyor. Bu virüs insanların kendi hayatlarından lezzet almalarını, başkalarının acısı ile yek-dil olmalarını engelliyor.
Sayfa 106 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Dar gelirli, şehrin çeperinde yaşayan çocuklarla site içinde yaşayan, okuluna servisle gidip gelen çocukların öncelikleri ve sorunları farklı. Bütün farklıliklara rağmen ortak olan ne? Ortak olan, çocukların ve gençlerin biyolojik, psikolojik gelişmelerine eşlik edecek ortamların hazırlanması zarureti. En önemli sorunlardan biri, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan ailelerin, sadece kendi çocuklarına imkân hazırlamak üzere seferber oluşları. Dünyanın bütün çocuklarından mesul olma sorumluluğunu terk ettiğimizde, benim çocuğum ve diğerleri dediğimizde, dünyanın yaşanılmaz bir yer olmasına katkı sunmuş oluyoruz esasında.
Sayfa 103 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Çocuklarının başında olmak için evinde parça başı iş yapan, gün boyu penyelere boncuk diken kadınların kazancı, 2 kg patates almaya yetmiyor. Bu kadınların hikâyesi niye ekranlarda, gazetelerde yok! Ekranlarda ne var? "Affetmeyi öğrenmek için bir seminere 12 bin TL ödeyen kadınların haberi...
Sayfa 101 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
İki uç arasında gidip geliyor sosyal hayat. Bir tarafta toplumsal dokudaki yıpranmışlığı kadınların çalışmasına bağlayanlar, diğer tarafta kadınlar yeterince çalışmadığı için geri kaldık diyenler... “ille de kadınlar çalışsın” demek ile “Aman, zinhar kadınlar çalışmasın” demek, benim için birbirine oldukça yakın duran iki nokta. Çünkü yaklaşım tarzı, bakış açısi aynı. Kadınlar çalışmasın diyenler, kadınların çalışma ortamına kafa yormuş olsalardı, en azından yönetici oldukları kurumlarda kadınların hayat koşullarını iyileştirici tedbirler almış olurlar ve böylelikle biz de annelerin ve çocukların zaman örgütlenmesi üzerine örnek çalışma alanlarından bahsediyor olabilirdik.
Sayfa 93 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Halil Cibran'dan
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,/ Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları. Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler/ Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Sayfa 76 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
...Araştırma sonunda görülüyor ki, ebeveynler ile çocukların “mutlu an” bilgisi/hatırası, hiçbir şekilde birbiriyle çakışmıyor. Çocukların hatırladığı anlarin ekonomik bir karşılığı yok, yani onların hatırladığı şeyleriçin aile para harcamamış. Mesela anne, oğlunun AVM'ye gittikleri günü hatırlayacağını zannederken dört beş yaşlarındaki çocuk "Bayramda köye gitmiştik, orada tavuklar vardı" diye anlatıyor. Akülü araba alındığı için "Dünyalar onun olmuştu" diyen babanın oğlu yeni doğan kardeşinin kucağına verildiği anı hatırlıyor mutlulukla. Anne lunapark derken çocuk “Ateşte sucuk pişirmiştik, çok güzeldi” diyor. Bir başkası annesi ile kek yaptığını, babasının göbeğinde zıpladığını hatırlıyor. Şunu söylemeye çalışıyorum: Ebeveynler mutlu anlar inşa edemedikleri, daha doğrusu o anı idrak edemedikleri için kurgusal anlar inşa ederek hatıra oluşturmaya çalışıyorlar. Hatiralar dışarıdan inşa olmaz. Onu inşa eden şey, yaşadığımız/yaşattığımız duygudur.
Sayfa 69 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Annelik fitri bir durumdur; eğlence esaslı değil, şefkat ve merhamet esaslıdır. Şefkat ve merhamet, sadece kendi çocuğumuza gösterdiğimizde değil, kâinattaki bütün ço- cuklara göstermeye niyet ettiğimiz zaman yerini bulur. Kendi çocuğumuza gösterip diğer çocuklardan esirgediğimiz “itina”nın adı, şefkat ve ilgi değil, bencilliktir.
Sayfa 37 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Bundan elli yıl önce çocuğunun karnını doyurup üstünü pak tutan bir anne görevini yerine getirmiş kabul ediliyordu. Çünkü “Anası kızına taht kurmuş, baht kuramamış” denirdi. Yani çocuğun geleceğini/kariyerini planlayıp gerçekleştirmek ebeveynin sorumluluğu dâhilinde değildi. Ama bugün ebeveynler pedagojik anlayışların baskısı altında ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar: Şöyle yaparsam travma olur, böyle dersem psikolojik baskı olur düşüncesi, doğal davranmayı imkânsızlaştırıyor. Ya da mesela, her çocuğun dışa dönük, özgüvenli olması, kendisini çok rahat ifade etmesi ideali... Bunu gerçekleştirmek için çocukların şımarık, bizim gibi eski kuşakların "edepsiz” diyeceği tutum ve davranışlarına aşırı anlayışla yaklaşıyor ebeveynler. Çocuğun ruh dünyasi, ayrıntısıyla idrak edilip yönetilebilecek bir proje, şekillendirilebilecek bir hamurmuş gibi...
Sayfa 34 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Evde üretim olmadığı için birlikte iş yapma imkânı olmayan ebeveynler, sorumluluk üzerinden adamlığı öğretebilecek mi çocuklarına? Nasıl? Bu noktada Silikon Vadisi patronlarının çocuk yetiştirme tercihlerini hatırlayalım. Çocuklarına akıllı telefon ya da tablet vermeyip iğne, iplik, kâğıt, kalem, tahta, taş ve çamurla hemhâl olabilecekleri, bizzat elleri ile bir şeyler üretebilecekleri imkânlar hazırladıkları ile ilgili bir yazı okumuştum. “Ağzında altın kaşıkla doğanlar” taşla, toprakla meşgul olurken dijital çağın proleterleri, açtıkları You Tube kanalı üzerinden voleyi vurma ümidiyle sanal âlemde ter döküyorlar. 2019 yılında sekiz yaşındaki bir çocuğun, YouTu- be kanalından milyonlarca dolar kazanmış olduğunu ballandırarak anlatan haberler karşısında ebeveynler ne yapabilirler?
Sayfa 33 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Çocuğunu şımartan her ebeveyn, ekonomik maliyetle birlikte aynı zamanda onun memnuniyetsizliğini de talep etmiş oluyor. O hâlde bu verimsiz alışverişi yapmaya niye devam ediyor ebeveynler?
Sayfa 31 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Babasının kendisi ile, halk arasında “Çocuğunu seven, beşikte...” denilen anla- yışa yaslanarak kurduğu hiyerarşik ilişkiyi reddedip pedagogların “Çocuğunuzla arkadaş olun” direktifini gerçekleştirme- ye çalışan bir baba, birdenbire "Anne baba olun, arkadaş değil!” diyen yeni bir pedagojik anlayışla karşılaşıyor. Anne babaları gibi olmak istemeyen, babaların babalığını “doğru ve pedagojik” bulmayan genç anne babalar ya sosyal medyada onlara yol yöntem pazarlayan “insta-anne baba”lara ya da daha çok nesne satın alarak iyi anne baba olunacağını ima eden reklamlara teslim oluyorlar. Çizilen ideale ulaşamamanın, tam olmamışlık duygusunun beslediği bir tedirginlik hâkim postmodern ebeveynlere.
Sayfa 30 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
1.372 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.