“Ya alim ol, ya talebe ol, ya dinleyici ol, ya da ilmi sevenlerden ol. Beşinci olma; yani ilimden hoşlanmayanlardan olma ki, helak olmayasın.”
(Taberani, Beyhaki)
"İnsan dünyada garip ve yalnızdır. Bu gurbet ve yalnızlık hissini özellikle geceleri yani hayatın memata dönüştüğü saatlerde hisseder. Bu yalnızlığı ancak 'ey kulum ben varım.' diyen Allah'ın varlığı unutturur."
Sâdettin Ökten
Deli poyrazlarda beni hatırla
Havada kar sesinde beni hatırla
Sabahın bir sahibi var
Yalnız senin olan gecelerde beni hatırla
Nergis dalında, üzüm bağında
Cümlemizin yeltendiği muratta
Has bahçede benden geçip
Burası dünya! Ne çok kıymetlendirdik.
Oysa bir tarla idi, ekip biçip gidecektik.
Biraz yaşayıp sonra ölüp gidecektik öteler ötesine vuslata erecektik.
Neden bu kadar ağır yaralar açıldı Ruhumuzda
Neden bu kadar kırgınlıklar birikti Kalbimizde
Zalimler değdi mi bu kadar Mazlumun Ahını almaya.Dünya varsin sizin olsun Ahiret bizim olsun yeter.Bir çölde bir kum tanesi olmayan bu Dünya,Rabbimin dediği gibi biz sizi aşağılarin aşağısına attığı yer dediği bu Dünya sizin olsun Zalımlar...
Efendimiz demişti ya: “Canı yanan sabretsin; can yakan da yanacağı günü beklesin.”
Hz Yakub: "Bana düşen, yalnızca güzel bir sabırdır."
Birileri diyecek ki abi sen ne kadar da dolmussun bu kadar ağır cümleler yazıyorsun.
Bir insan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.
Ne demişti Goethe : “Dünya hassas kalpler için cehennemdir.”
Etrafımızda bu kadar savaş haksızlık zulüm varken nasıl iyi olabiliriz ki hele hele bir yerde ölen masum çocuklarsa,çocuğuna üst baş almadı diye intihar eden bir babaysa,birileri yağlı ballı tıkanırken birileri de Nana muhtaç hale gelmişse,birileri asgari ücrete talim ederken birilerine bir kaç ballı maaş yetmiyorsa...
İşin en ilginç yanı da nasıl olurda neden insanoğlu topyekun uykuda ne zaman uyanacağız daha vakti gelmedi mi?
İnce Mehmedi okurkende Beyhude ömrümü okurkende Sefilleri okurken de Karun ve Anarşist okurken de Gazap Üzümlerini okurken de ve daha nicelerini okurken de bu duygular içerisindeyim.
Keşke daha güzel şeyler yazabilseydim ama Erdal Tosun'un dediği gibi Mizacım böyle.
Selametle...
Şu güzelim toprakların kaderi hep acı, hep kavga, hep trajedi mi? Anadolu insanı en eski çağlardan bu yana neden hep gözyaşı yahut kan ile imtihan olunuyordu? Hattiler yahut Akalar, Asurlular yahut Hititler, Troya ve Frigya, İyonya yahut Karya, ardından Roma ile Bizans, Selçuklu ve Osmanlı, sayısız beylikler ve isyanlar... Paylaşılamayan bir coğrafyada kardeşin kardeşle savaşı... Tıpkı şimdiki gibi. Aynı evin iki oğlundan biri İslamcılar yahut ülkücüler içinde, diğeri komünistler... Çığlık... Her zaman ve her yönde çığlık...
Ne diyordu Solon,"cultura" yani sanata bilime müziğe tiyatroya yer vermeyen toplumlar günün birinde yıkılıp giderler. Halkına güven vermeyen ,Adaleti ayakta tutmayan, baskıyla zulümle halkına eziyet eden hangi yönetici ayakta kaldi ya da halkının hafızasında güzel anılacak şekilde yer edindi.
Cumhuriyet tarihine bakılırsa kaç muktedir hafizamizdan kaldı. Bu ülkenin gencecik evlatları sağ sol denilerek neden tirpanlandi.
Halbuki bilimde sanatta tiyatroda müzikte belki zirvede bugün anılacak insanlar kavgalara ideolojilere saçma sapan davalara kurban edilme di mi?
Neden bu topraklarda bir şeyler değişmiyor Neden sorgulama becerisini kaybettik...
Kitabı okurken bu soruları sorup durdum kendime.
O yüzden okuyun okuyun okuyun!!!
Kitaplar dünyanın en değerli zenginliği ve nesillerin ve ulusların uygun mirasıdır. Kitaplar, en eskileri ve en iyileri, her kulübenin raflarında doğal ve haklı bir şekilde duruyor. Savunmak için kendilerine ait bir nedenleri yoktur, ancak okuyucuyu aydınlatıp cesaretlendirirken sağduyusu onları reddetmeyecektir. Yazarları her toplumda doğal ve karşı konulmaz bir aristokrasidir ve insanlık üzerinde krallardan veya imparatorlardan daha fazla etkiye sahiptir.