Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
KafaKafka
KafaKafka
@Zeki3302
Demir olsam çürürdüm toprak oldum dayandım...
bencileyin zamanını kitap okuyarak geçiren bir avare
Mekteb-i Mülkiye
10.ncu Köy
41 okur puanı
Şubat 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
ruhun çığlığı
Burası dünya! Ne çok kıymetlendirdik.
Oysa bir tarla idi, ekip biçip gidecektik.
Biraz yaşayıp sonra ölüp gidecektik öteler ötesine vuslata erecektik.
Neden bu kadar ağır yaralar açıldı Ruhumuzda
Neden bu kadar kırgınlıklar birikti Kalbimizde
Zalimler değdi mi bu kadar Mazlumun Ahını almaya.Dünya varsin sizin olsun Ahiret bizim olsun yeter.Bir çölde bir kum tanesi olmayan bu Dünya,Rabbimin dediği gibi biz sizi aşağılarin aşağısına attığı yer dediği bu Dünya sizin olsun Zalımlar...
Efendimiz demişti ya: “Canı yanan sabretsin; can yakan da yanacağı günü beklesin.”
Hz Yakub: "Bana düşen, yalnızca güzel bir sabırdır."
Birileri diyecek ki abi sen ne kadar da dolmussun bu kadar ağır cümleler yazıyorsun.
Bir insan acı duyabiliyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.
Ne demişti Goethe : “Dünya hassas kalpler için cehennemdir.”
Etrafımızda bu kadar savaş haksızlık zulüm varken nasıl iyi olabiliriz ki hele hele bir yerde ölen masum çocuklarsa,çocuğuna üst baş almadı diye intihar eden bir babaysa,birileri yağlı ballı tıkanırken birileri de Nana muhtaç hale gelmişse,birileri asgari ücrete talim ederken birilerine bir kaç ballı maaş yetmiyorsa...
İşin en ilginç yanı da nasıl olurda neden insanoğlu topyekun uykuda ne zaman uyanacağız daha vakti gelmedi mi?
İnce Mehmedi okurkende Beyhude ömrümü okurkende Sefilleri okurken de Karun ve Anarşist okurken de Gazap Üzümlerini okurken de ve daha nicelerini okurken de bu duygular içerisindeyim.
Keşke daha güzel şeyler yazabilseydim ama Erdal Tosun'un dediği gibi Mizacım böyle.
Selametle...
Kim haklı
Şu güzelim toprakların kaderi hep acı, hep kavga, hep trajedi mi? Anadolu insanı en eski çağlardan bu yana neden hep gözyaşı yahut kan ile imtihan olunuyordu? Hattiler yahut Akalar, Asurlular yahut Hititler, Troya ve Frigya, İyonya yahut Karya, ardından Roma ile Bizans, Selçuklu ve Osmanlı, sayısız beylikler ve isyanlar... Paylaşılamayan bir coğrafyada kardeşin kardeşle savaşı... Tıpkı şimdiki gibi. Aynı evin iki oğlundan biri İslamcılar yahut ülkücüler içinde, diğeri komünistler... Çığlık... Her zaman ve her yönde çığlık...
Ne diyordu Solon,"cultura" yani sanata bilime müziğe tiyatroya yer vermeyen toplumlar günün birinde yıkılıp giderler. Halkına güven vermeyen ,Adaleti ayakta tutmayan, baskıyla zulümle halkına eziyet eden hangi yönetici ayakta kaldi ya da halkının hafızasında güzel anılacak şekilde yer edindi.
Cumhuriyet tarihine bakılırsa kaç muktedir hafizamizdan kaldı. Bu ülkenin gencecik evlatları sağ sol denilerek neden tirpanlandi.
Halbuki bilimde sanatta tiyatroda müzikte belki zirvede bugün anılacak insanlar kavgalara ideolojilere saçma sapan davalara kurban edilme di mi?
Neden bu topraklarda bir şeyler değişmiyor Neden sorgulama becerisini kaybettik...
Kitabı okurken bu soruları sorup durdum kendime.
O yüzden okuyun okuyun okuyun!!!
Bir Şey Öğrendim
(Her Şey Olmuş Bir Hiç Tarafından Yazılmıştır)
Yaşayamadığımız hayatların yasını tutmak kolay. Başka yeteneklerimizi geliştirmiş, bazı teklifleri kabul etmiş olmayı
dilemek kolay.
Daha çok çalışmış, sevmeyi daha iyi becermiş, paramızı daha iyi idare etmiş, daha popüler biri olmuş, o gruptan ayrılmamış, Avustralya'ya gitmiş, kahve teklifini reddetmemiş ve daha çok yoga yapmış olmayı
Okur Takip Önerileri
Kumarbaz
29 günde tamamlanmış bir kitap ...
Kumarbaz romanında anlatılan kişiler ve olaylar 1850’li yıllarda Fransa, Rusya ve İngiltere’deki kişiler ve olaylar dikkate alınarak anlatılmak istenmiştir.
Roman da olaylar Aleksey İvanoviç ve Polina Aleksandrovna karakteleri üzerinden anlatılmaktadır.Aleksey İvanoviç maddi açıdan fakir bir kişi olmasına rağmen kendisini geliştirmiş, bilgili ve insanları tanıyabilen, zeki bir kişi. Açık sözlü, yaptığı işlerde kendine güvenen, kumara olan tutkusunu yenmeye çalışan birisidir. Bu arada sürekli içinde gelgitler ve buhranlar yaşamaktadır. Fransa'da yaşayan bir Rus General’in üvey kızı olan Polina’ya aşık olur. Polina, herkesin dikkatini çeken, isteklerini başkalarına kabul ettirecek bir akıllılığa sahip değişken bir ruh yapısıyla romanda kendini gösterir.
Oynadığı kumar sonucunda sürekli para kazanan Aleksey'in bu döngünün böyle süreceğini düşünür fakat bir türlü kendisine hakim olamaz, durması gerektiğini bildiği halde hep kazanabileceği düşüncesiyle kumar oynamaya devam eder. Fakat ilerleyen zamanlardan kazanmanın yerini kaybedişler alacaktır.
Bu romanla birlikte , Aleksey İvanoviç üzerinden kumar oynayan bireyin beyninde ödül mekanizmasıyla ne kadar doyumsuz olabileceğini göreceksiniz. Hırslarımızın önüne geçemezsek,bu hırsların bizi nasıl ele geçireceğinide anlamış olacaksınız.
Hz. Muhammed (Sav) İçin Bülbülün Kırk Şarkısı: Roman Tadında Bir Siyer
İskender Pala bu kitabın yazılış sebebi olarak Hz. Yusuf’un Mısır köle olarak satıldığı bir pazarda 99.999 ilmekli bir ip ile onu satın almaya çalışan yaşlı bir ninenin temennisi ile başlıyor. Burada bu kitabında 99.999 kelimeden ibaret olduğunu öğreniyoruz.
Ardından bir bülbülün gözünden Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atılması hikaye
Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık
Mehmed Uzun'un Muhsin Kızılkaya'nın Kürtçeden Türkçeye çevirdiği Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık romanı.
Roman, adından da anlaşılabileceği üzere iki farklı kutbun beklenmedik bir ortaklıkta buluşabileceğini, dahası varlıklarını birbirlerine borçlu oluşlarını anlatıyor. Bu fikri Gılgamış Destanı’na dahi varan bir kader ve geçmiş ekseninde
"Zamanların En İyisi, Zamanların En Kötüsü"
Başlangıç ve bitiş bölümü ayrı ayrı bir şaheserdir. Zaten ilk paragrafını okuduğunuz an nasıl bir başyapıta başladığınızı vaat eder kitap.
Edebi yönü çok yüksektir. Aklınıza gelebilecek her durumu müthiş benzetmelerle anlatır. Cümleler çok fazla uzundur ve bazen koca bir paragraf tek bir cümleden oluşur.
Kitabın giriş cümlesi her okuyanın
"Bir Çehov Şaheseri"
İnsan çoğu zaman meşhur Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidine düz olarak tırmanmaz.
Bazıları için yol çok dolambaçlı, bazıları için kısa ve kolaydır bu tırmanış. Kimileri doğuştan gelen mirasla tırmanmaya gerek bile görmez. Piramidin tepesindeki bazıları için 'Kendini Gerçekleştirme' son derece önemsizdir ve ne olduğunu bilmez, sorgulamaz bile. Onlar için para ve güç gibi fiziksel ihtiyaçlar herşeyden önemlidir. Piramidin dibindekilerinden, yani toplumsal sınıfların alt katmanlarında bulunan bazıları ise sıradan insanların anlayamayacağı kadar kutsallaşabilir. Bazılarıysa her şey çok iyi giderken birden aşağı yuvarlanıverir.
İnsan çok tuhaftır işte.
Tanım:Piramitten farklı zamanlarda düşen iki insanın kesişmesi ile ilgili bir rus klasiği. Entelektüel yalnızlığın ve kibrin başucu kitabı.
(Not: Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi; Akraham Maslow tarafından oluşturulan kişilerin gereksinimleri kuramı. Maslow'un ’un kuramına göre insanın beş temel ihtiyacı vardır.
1.Fizyolojik ihtiyaçlar: Açlık, susuzluk ve buna benzer temel yaşamsal ihtiyaçlar
2.Güvenlik ihtiyacı: Dış faktörlerden kaynaklı tehlikelerden korunma
3.Sosyal ihtiyaçlar: Aidiyet, sevgi, kabul görme, sosyal yaşam vb.
4.Değer verilme/saygınlık ihtiyacı: Statü, başarı, itibar, tanınma
5.Kendini gerçekleştirme: Gelişim, bir işi başarıyla tamamlama, yaratıcılık)
“Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir.”
Bugün seneler sonra yeniden okuduğum kitap. Kitaba bakış açım haliyle çok daha farklı oldu. Zaman zaman sinirlendiğim, sonlara doğru hüzünlendiğim bir süreç yaşadım. Güç ne kadar tehlikeli bir şey. Yönetmek isteği, kontrol etmek isteği, güce köle olmak, görmemek, duymamak herkesin belleğinde yer edinebilecek olgularmış, bunu yeniden gördüm. Tehlikeliyiz, tehlikedeyiz.
Bir oturuşta okunacak, okurken düşündürecek ama asla sıkmayacak, merak uyandırma kapasitesine sahip, sevgili Orwell’in kaleminden çıkmış, yaşamım boyunca arada bir yeniden okuyarak ‘kim olduğumu’ bana hatırlatabilecek nitelikte kıymetli bir eser "Hayvan Çiftliği"
1984 gibi, bugün ve geleceğin yazıldığı, tarihi güncelliğini koruyacak eser.
Okuyunuz ve Okutunuz...
"Bir Kitaptan Fazlası"
Yarın saat 16.00'da öleceğinizi bilseniz ne yaparsınız? Son kez ziyaret edebileceğiniz bir yer yok, ailenizle vedalaşma şansınız yok, özgürlüğünüz yok, kimler tarafından, nasıl ve neden öldürüleceğinizi biliyorsunuz, ne yaparsınız?
Hücre duvarında açılan küçük bir yarıktan dışarıyı gözlüyorsunuz, meydanda büyük bir koşuşturma var, kalabalık
"Genç Werther'in Acıları ve Mona Roza"
Werther, yazarın fırtınalı ve coşkun bir hayatı anlattığı, yazarlık hayatında bir daha üzerinde durmadığı bir konudur. Bununda bir takım sebepleri vardır. Goethe, sonraki yıllarda kendisini bu eserin ününden ve büyüsünden uzaklaştırmıştır. Bir manada Sezai Karakoç’un Mona Roza şiirinde yaşadığı duruma benzer bir şey yaşamıştır. Charlotte’ye duyduğu aşkı topluma duyurmasından ötürü bir pişmanlık duygusuna kapılmış ve büyünün bozulması sanıyorum ki yazarı oldukça rahatsız etmiştir. Hatta sonraki yıllarda bir dost meclisinde Goethe’nin kitaptan “hastalıklı bir şey” şeklinde söz ettiği bile olmuştur. Birçok kitabı okunmasına rağmen ona en çok bu kitabın sorulması bile bir edebi eserin yazarının yaşadığı dönemde efsaneleşmesi gibi algılanabilir. Daha sonra bu duygu Goethe için kitaba karşı olan bir nefrete dönüşmüştür. Ömrü boyunca da bu marazi yapıt büyük yazarın ruhunu rahatsız etmiştir. Onu okuyan genç âşıklar bu marazi yapıttan her daim etkilenmişler ve etkilenmeye devam edeceklerdir. Zaten aşk’ın doğası da bu marazilik değil midir? Herkes hayatının bir döneminde bu aşk hastalığına tutulur, insan elde edemediği ya da kavuşamadığı aşkların tutsağıdır. Bu roman böylesine özel bir durumun en başarılı bir şekilde işlendiği ümitsiz aşkı anlatır. Ve biliyoruz ki yaratılan her aşk ümitsizdir.
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121,5bin okunma
...
Birkaç nesil boyu bir Çin ailesinin hikayesinin anlatıldığı bir dram ancak hikaye çok evrensel. Dünyanın her yerinde yaşanabilecek şeyler Çin dekoru önünde ve komünizm atmosferinde cereyan ediyor.
Zaaf, yoksulluk, yoksunluk, ceberrut bir düzen ve düzenin çarkları arasında sönüp giden ömürler.
Gerçekten vurucu bir kitap bu. İnsanın zihnine bir demir külçesi gibi çöküyor.
Öyle bir noktaya geliyor ki yaşamak ile ölmek arasında hiçbir fark kalmıyor.
Dünya güzel bir yer değildi ve dünya güzel bir yer olmayacak. Sen tok olsan da birileri mutlaka aç olacaktır. Sen gülsen de birileri mutlaka ağlayacaktır.Sen sağlıklı olsan
da birileri hastalıklardan ve salgınlardan kurtulamayacaklardır. Dünya güzel bir yer değil zira dünyada hiçbir şey hakça paylaşılmıyor, soluduğumuz havadan başka.
İncelemeyi beğendim bir alıntı ile bitireyim:
"İnsanlarin unutmaması gereken dört kural vardır:
Yanlış söz söyleme,
Yanlış yatakta uyuma,
Yanlış eşikten girme,
Elini yanlış cebe atma.”
Fakir Baba
Herkes Fakir Baykurt desin ben de ona Fakir Baba diyorum:/Biliyorum Seni geç tanıdım olsun hiç tanımayabilirdim de!
Yaşar Kemal'in önerdiği Roman listesinde Fakir Babaya ait "Kaplumbağalar" kitabı da vardı.Ne kadar geç bu kitaba başlasam da aklımın bir köşesinde okuma sırasını bekliyordu.Bir gün alıp okumaya başladım Fakir Babayla böyle
“Başyapıt”
Kapitalizmin başkenti Gazabistan'dan yetişen üzümlerin neden acı olduğunu irdeleyen bir eser! ilk çağdan beri güçlü olanın haklı ilan edildiği bir sistemde yaşıyoruz ve bunun en modern örneğini ise Amerika vermektedir üç beş zenginin çıkarı için yasalar,savaşlar çıkartır ve zülüm imparatorluğunu bu şekilde devam ettirmeye çalışır başka ülkelere
Oblomov
Bu kitapta önemli olan Oblomov değil Oblomovluktur.”
Dobrolyubov
Oblomov, İvan Gonçarov’un yaratmış olduğu, kitabıyla aynı ismi taşıyan bir kahraman. Rus klasiklerinden sayılan eser 1850’lerin Rusya’sında geçiyor. Ailesi tarafından kendisine bir çiftlik, daha doğrusu Oblomovka
