İnsanlar sosyal etkiye ne dereceye kadar boyun eğerler? Sosyal etkiye itaat etme
veya başkaldırma nasıl oluşur? Bu sorulara cevap arayan Milgram (1965) tanımadığı birisine zarar verme emri alan bir bireyin bu emre uyup uymayacağını ya da ne derece uyacağını bir laboratuvar deneyinde incelemiştir.
Eğer kişiler içinde bulundukları grup ile gelecekte sürekli ya da uzun süreli etkileşim içinde bulunacaklarını tahmin ediyorlarsa grup normlarına uyma davranışları artmaktadır. Lewis, Langan ve Hollander’in (1972) yaptığı araştırmada katılımcılar beş kişilik gruplara ayrılıp bazı konular üzerinde tartışmışlardır. Daha sonra kişilerin bir kısmı içinde bulundukları grup ile gelecekte bir araya gelip tartışılan konuların üzerinden geçeceklerine inandırılmışlardır. Grup ile bir kez daha bir araya geleceğine inanan kişiler çoğunluğun düşüncesine daha çok uyum davranışı göstermişlerdir.
Medyanın tutum oluşumuna etkisi, izlenilen reklamlarla da sınırlı değildir. Bir çalışmada, Eskimo çocuklarına ilk defa televizyon izlettirilmiş ve diğer kültürler ve değerlerle ilgili programlar gösterilmiştir. Bu programlan izleyen çocukların diğer kültürlerle ilgili inanışlarında ciddi değişmeler gözlenmiştir (Caron, 1979). Cinsiyet rollerini kapsayan kalıp yargıların incelendiği bir araştırmada, televizyon izleyen çocukların cinsiyetçi tutumlar geliştirdiği gözlenmiştir (Morgan, 1982). Demek ki, sadece bizi etkilemek için tasarlanmış reklamlar değil, televizyonda izlediğimiz her program tutumlara etki edebilmektedir. Aynı şekilde, basında, aynı olayın gazetenin eğilimiyle bağlantılı olarak olumlu veya olumsuz sunulabildiğini görüyoruz.
Meslek ilkelerine bağlılığını yakın bir geçmişte ifşa eden bir başka isimse TF1 (kamu televizyon kanalı) genel müdürü Patrick Le Lay'dir. Bu şahıs bize:
"Gerçekçi olalım, TF1 kanalında çalışmak Coca Cola'nın satış yapmasına yardımcı olmaktır... Ticari bir mesajın algılanabilmesi için televizyon izleyicisinin beyninin uygun konumda bulunması gerekir. Yaptığımız programların amacı izleyiciyi eğlendirmek, rahatlatmak, yani verilen iki mesaj arasında onu bu konuma getirmektir. Biz Coca Cola'ya ona zaman ayıracak uygun insan beyni satıyoruz... Bundan daha zor bir iş olamaz" demektedir.
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, Birinci Basım Mayıs 2012, Çeviren: Oğuz Adanır, e-kitapKitabı okudu
Hepimiz günlük yaşantımızda fikir hürriyetine saygı duymanın önemi üstünde durmuyor muyuz? Eğer öyle ise, bir grubun kendinden farklı düşünene hoşgörü göstermesi gerekmez mi? Bu soruların cevabı, Schachter'in (1951) bir deneyinde ortaya çıkmaktadır. Bu deneyde, birbirlerini daha önceden tanımayan denekler bir örnek olay tartışması için bir araya getirilmişti. Tartışılan ve üstünde bir grup kararı alınması gereken örnek olay, suçlu bir çocuğun hayat hikâyesinin incelenmesi ve bu çocuğa ne yapılması gerektiğinin saptanması idi. Her grupta araştırmacının üç asistanı da grup üyesi rolünde hazır bulunuyordu. Bunlardan biri tamamen grup görüşüne uymuş, İkincisi devamlı olarak grup görüşüne karşı çıkmış, üçüncüsü ise önce grup görüşüne karşı çıkmış fakat sonra fikrini değiştirerek gruba uymuştur. Bu durumda grup üyelerinin birinciyle fazla iletişime girmediği, en çok kendilerinden farklı düşünen ikinci ile üçüncüyle konuşarak onları ikna etmeye çalıştığı görülmüştür. Üçüncü sonradan gruba uyunca, ona yöneltilen grup iletişimi de azalmış, bütün baskı, grubun görüşüne karşı direnen ikinci kişiye yönelmiştir. Bu kişiyi ikna etme çabaları başarısız kalınca, grup bu sefer ona karşı tehdit hatta zor kullanmaya başvurmuştur. Bütün bunlara rağmen o üye gene de grubun fikrini kabul etmeyince, grup onunla konuşmaktan tamamen vazgeçmiş, onu reddetmiş ve onu yok sayarak kendi içinde bir karar almaya yönelmiştir. Böylece, grubun kendine uymayan üyesini reddettiği ve ona hoşgörülü davranmadığı görülmüştür.
Boşalt, boşla, boş ver şarj durumunu
Meclis, burjuva, megabayt, emekçi falan sınıfı
Bırak bunları ekmeğin kenarı yoksa aç uyur bir çocuk
Bir çocuk aç uyuyorsa geberiversin bu dünya
Eskimiş bir kaldırımdır, bir şehrin amel defteri
Gökdelenlerin arkasına sığınmış mecburen mezarlıklar
Camilerin yanında iç giyim mağazaları falan var
Sızlamaz mı hiç mahrem yerleriniz?
Aklım, yemin ediyorum haklısın, kaç kurtar kendini