Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Zeynep

Zeynep
@Zeynepzynpp
624 syf.
·
Puan vermedi
Kırmızı ve Siyah
Kırmızı ve SiyahStendhal
8/10 · 9,9bin okunma
Reklam
"Tuhaf! Giyotinle kafası kesilmek fiilinin bütün zamanları çekilemiyor: Giyotinle kafam kesilecek, giyotinle kafan kesilecek denilebilir, ama şöyle denilemez: Giyotinle kafam kesildi. Neden denilmesin? dedi Julien, eğer başka bir yaşam varsa?.. İnan olsun! Orada Hristiyanların Tanrısı'yla karşılaşırsam, mahvoldum demektir; o bir zorba, öyle olduğu için de öç almaktan başka şey düşünmüyor; Kutsal Kitap' ı korkunç cezalardan başka şeyden söz etmiyor. Onu hiç sevmedim; içtenlikle sevilebileceğine de hiçbir zaman inanmak istemedim. Acımasızdır (Kutsal Kitap'ın birçok bölümünü anımsadı). Çok kötü bir biçimde cezalandıracak beni... Ama ya Fenelon'un Tanrısı'yla karşılaşırsam. Belki şöyle diyecektir bana: Günahlarının çoğu bağışlanacak, çünkü çok sevdin... "
Sayfa 590

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Roman büyük bir yol üzerinde dolaştırılan aynadır. Onda bazen göğün mavisini, bazen de yoldaki çukurları dolduran çamuru görürsünüz. Sonra da küfesinde aynayı taşıyan adama ahlaksız denir. Çamuru gösterdiği için, aynaya suç bulursunuz. İçinde çamur dolu çukurlar bulunan yolu, ya da ne iyisi, suyun orada birikmesine ve çamurun oluşmasına engel olmayan yollar müfettişini suçlayın."
Sayfa 438
Her zaman, ayrıcalıklarını artırmak isteyen bir kral bulunacak; her zaman, temsilci olma hırsı ve Mirabeau'nun ünüyle, kazandığı yüzbinlerce frank, taşradaki zenginlerin uykularını kaçıracak, bunu da liberal olmak ve halkı sevmek diye adlandıracaklar. Her zaman, meclis üyeliğine ya da krallık divanı üyeliğine duydukları özlem yüzünden, koşuşturup duracak kralcılar. Devlet gemisinde herkes dümeni eline geçirebilmek için didinecek, çünkü bu göreve iyi para verilmekte. Ama basit bir yolcu için, önemsiz küçük bir yer hiç bulunmayacak mı?
Sayfa 282
Reklam
"Dik bir dağa tırmanan yolcu tepede oturur, soluk almaktan büyük bir zevk alır. Peki, ya hep orda dinlenmeye zorlanırsa, mutlu olabilir mi?
Sayfa 190
"Canlılar dünyasıyla aramdaki bağlar koptu kopalı, önümde biriken şeyler geçmişin anıları herhalde. Geçmiş, gelecek, saat, gün, ay ve yıl hepsi aynı şey. Değişik dönemler, çocukluk, gençlik, ihtiyarlık, benim için boş sözlerden başka bir şey değil bunlar. Bunlar sıradan insanlar için, ayaktakımı için, evet işte aradığım kelime, ayaktakımı için, ki onların hayatları senenin mevsimleri gibi belirli mevsimlere, dönemlere bölünmüştür ve onlar, hayatın ılımlı kesimlerinde güvence altındadırlar. Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. Bu hayat bir soğuk bölgede ve sonsuz bir karanlıkta geçti adeta, öyle ki bağrımda hep aynı alev vardı ve o beni bir mum gibi eritti."
Sayfa 38
"Başkalarından ayrılmış bağımsız bir varlık mıyım? Bilmiyorum. Fakat şimdi aynaya baktım, tanıdım kendimi: Hayır o eski "ben" ölmüştür, çürümüş dağılmıştır, ama işte aramızda hiçbir set, hiçbir engel yok...."
Sayfa 38
"Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! O görmeler yüzünden gözlerim, eşyanın yüzeyinde, ruhu özü örten o ince ve sert kabukta aşındı. Artık hiçbir şeye inanmıyorum, hatta şimdi eşyaların ağırlığından, sabitliğinden, açık seçik gerçeklerden şüphe ediyorum."
Sayfa 38
"Bir insanın kendi yaradılışının eğilimlerine karşı koyması zor iştir. Ama yapabilir: Kendimden biliyorum bunu. Tanrı bize, bir dereceye kadar, kendi yazgımızı yazabilme gücünü vermiş. Arada canımız bize yasak olan bir besini çeker, ayaklarımız bizi yanlış yollara sürüklemeye çalışır. Böyle zamanlarda ne ruhumuzu perhize koymaya gerek var, ne de durağan kalmaya. Yapacağımız iş ruhumuza başka türlü bir besin bulmaktır: Yasak olan meyve kadar doyurucu, ama daha temiz, daha yararlı bir şey. Ayaklarımızı daha doğru bir yola çevirmeliyiz: Öteki yoldan daha çetin bile olsa aynı derecede geniş, oyalayıcı bir yol bulunabilir... "
Sayfa 503
Reklam
"Bugün biraz yağmur yağdı, rüzgar esti diye bu kolay işlerden kaçınırsam yarın için tasarladığım işi nasıl başarabilirim?"
Sayfa 489
"Kendimi umursuyorum ben. Ne kadar yalnız, ne kadar kimsesiz, ne kadar kolsuz kanatsız kalırsam, kendi kendimi o kadar sayacağım. Tanrı'nın buyurduğu, insanoğlunun kitaba yazdığı yasalara boyun eğeceğim. Aklım başımdayken öğrendiğim kurallara bağlı kalacağım. Şu anki duygularım, düşüncelerim sayılmaz; çünkü aklım başımda değil, deliyim. Yasalar, kurallar da tehlikesiz zamanlar için değildirler ki! İnsanın şeytana uymak üzere olduğu, ruhuyla, bedeniyle bu kurallara başkaldırdığı zamanlar içindir. Sert, katı da olsalar boyun eğeceğim onlara. Her önüne gelen kendi kişisel durumuna göre bu yasaları, kuralları bozmaya kalkarsa ne yararları kalır! Oysa bunlar yararlı, değerli şeylerdir. Oldum olası inanagelmişimdir buna. Şu anda inancım sarsıldıysa çılgınlığımdandır. İyice çılgınlaştım ben. Damarlarımda kan yerine alev akıyor, yüreğim deli gibi atıyor. Bana destek olarak, yalnızca eskiden edindiğim inançlar, ilkeler var. Bunlara sımsıkı sarılacağım. "
"Ruhunuz uyuyor daha. Onu uyandıracak sarsıntı olmamış. Sanıyorsunuz ki bütün yaşam şimdiye kadar gençlik yıllarınızın geçip gittiği gibi sakin sakin akıp geçecek. Gözleriniz, kulaklarınız tıkalı olarak kendinizi akıntıya bırakmışsınız; ne sulardan yükselen kayaları görüyorsunuz ne de bu kayaların dibinde kaynayan buruntuları duyabiliyorsunuz. Ama elbet siz de - mim koyun bu sözlerime - bir gün ırmağın kayalık bir geçidine geleceksiniz. Burada yaşantınızın tüm akışı altüst olacak, köprüler, uğultular içinde keşmekeşe boğulacak. Ya yaşantınızın sivri uçlarına çarpılarak paramparça olacaksınız ya da yüksek bir dalga sizi yukarıdan aşındırarak durgun sulara ulaştıracak... Benim şimdiki durumum gibi.. "
Sayfa 202
"Bol, parlak, renk renkti düşlerim... En güzeli de, içimden bir sesin anlattığı sonu gelmez bir masalı dinlerdim. Hayalimin yarattığı, durmadan da anlattığı bir masal ki gündelik yaşantımda canım çektiği halde bulamadığım hareketle, heyecanla, ateş ve tutkuyla kaynaşırdı. İnsanlar dinginlikle yetinmelidir, demek boşunadır; hareket ister onlar, bulamayınca da yaratırlar. Benimkinden daha durağan bir hayata yazgılı olan milyonlarca kişi vardır, hepsi de buna başkaldırmış durumdadır. Yeryüzündeki insan kitlelerinin arasında, siyasal başkaldırılardan başka daha ne isyanların kaynaştığını ancak Tanrı bilir! Hele kadınların çoğunlukla pek sakin olduklarına inanılır, ama kadınlar da tıpkı erkekler gibi duygu sahibidir. Erkekler gibi onlar da zekalarını, yeteneklerini işletmek için bir uğraş, eylem alanına gereksinme duyarlar. Üzerlerindeki baskı pek ağır, sürdükleri yaşam pek durgun olursa acı duyarlar bundan, zarar görürler. Onlardan daha ayrıcalıklı olan erkeklerin, 'Kadınlar yemek pişirip çorap örmekle, piyano çalıp nakış işlemekle yetinsin,' demeleri dar kafalılıktır! Bir kadın, geleneklerin kendisi için yeterli saydığı şeylerden daha fazlasını yapmak, öğrenmek isterse onu kınamak, alaya almak düşüncesizliktir. "
Zeynep
2024 okuma hedefini ekledi.
2024 OKUMA HEDEFİ
4/20 kitap - %20 tamamlandı
4 kitap okudu
20 kitap
1.478 sayfa
0 inceleme
14 alıntı
15 günde 1 kitap okumalı.
Reklam
"-Tanrı nerededir? Tanrı nedir? -Seni, beni yaratan, yarattığını da asla yok etmeyecek olan güçtür. Ben O'nun kudretine hiç koşulsuz inanıyor, iyiliğine sorgusuz sualsiz güveniyorum. Büyük an gelip çatsın da beni O'na kavuştursun, O'nu bana göstersin diye saatleri satıyorum. "
" Pek çok sesi birbirinden ayırt edemiyordu artık, neşelileri gözü yaşlılardan, çocuksuları erkeksilerden ayıramıyordu, bir bütün oluşturuyordu hepsi, özlemin yakınması ve bilen kişinin gülüşü, öfkenin haykırışı ve ölen kişilerin iniltisi, hepsi birdi şimdi, hepsi iç içe geçmişti, birbirine bağlanmış, binlerce kez birbirine sarılıp dolanmıştı. Ve tümü, bütün sesler, bütün amaçlar, bütün özlemler, bütün çileler, bütün hazlar, bütün iyi, bütün kötü şeyler, tümü birden dünyayı oluşturmaktaydı. Tümü birden oluşumların ırmağı, tümü birden yaşamın müzüğiydi. "
Sayfa 133
"İnsanların büyük çoğunluğu Kamala, düşen bir yaprak gibidir, kapılıp gider rüzgarın önüne, havada süzülür, dönüp durur, sağa sola yalpalar vurarak iner yere. Pek az kişi de vardır, yıldızlara benzer, belli bir yörüngede ilerler durur, hiçbir rüzgar varamaz yanlarına, kendi yasalarını ve izleyecekleri yolu kendi içlerinde taşırlar. "
Sayfa 77
"-Başkaları da beni sevmezse ben ölmeyi yaşamaya yeğ tutarım. Sevilmemek... Yapayalnızlık.. Bunlara dayanamam artık, Helen! -Sus, Jane! İnsan sevgisini çok büyütüyorsun gözünde. Aşırı ateşlisin. Kendini tutmasını bilemiyorsun. Şu vücudunu yaratıp içine can koyan o yüce el senin için, kendi ölümlü varlığından ve senin gibi ölümlü olan öteki varlıklardan çok daha başka avuntular bağışlamıştır. Bu dünyanın, insanoğlunun dışında gözle görülmeyen bir dünya, bir de ruhlar tayfası var. Bu gizli dünya bizi dört bir yanımızdan kuşatmış durumdadır. O ruhlar da bizim başımızda nöbettedir;çünkü onlara bizleri koruma görevi verilmiştir. Bizler bu dünyada acıdan, utançtan ölsek bile, herkesin gözünden düşsek, lanetleri altında ezilsek bile, melekler bizim çektiklerimizi görür, masumsak bizim masumluğumuzu anlarlar... Tanrı bizi iyice ödüllendirmek için ruhumuzun tenimizden ayrılmasını bekliyor. Öyleyse üzüntüye neden kaptıralım kendimizi, mademki ömür kısa, ölüm de mutluluğa giden bir yoldur. "