Alçaklığın, hainliğin, ikiyüzlülüğün, puştluğun;
kısacası cümle kokuşmuşluğun
at oynattığı bir dönemde
yaşamdan zevk alabilmek
ancak zayıfların bahtiyarlığıdır.
Esas olan sadece yaşamak değil,
insana yakışır şekilde ve onurlu yaşamaktır.
Teslim olmadan,
boyun eğmeden,
sürünmeden,
el etek öpmeden yaşamaktır...
...
aç! aç! aç!
açız çünkü,
açız
hem sade
içerde değil
güneşe,
yeşile,
toprağa,
açık havaya,
adam gibi çalışmaya,
insan gibi yaşamaya
sade içerde değil,
dışarda da açız
onun için de işte,
sahnedeki kadına değil asıl,
bu düzenin bazına asılıyoruz
aç aç aç diye haykırıyoruz.
bize okul, bize yol, bize fabrika aç!
...
Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.
...
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda
ve yürek
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda
ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Düşündükçe itiraz etme, uyumsuz olma, huzursuz olma, huzursuz etme kapasiteniz artar.
Tek başınıza kararlar almanız, kendi başınıza düşünmeniz “kendi başına düşünme yeteneği olmayan sürü üyelerini” çileden çıkarır.
Bil ki unvan ahmaklığı saklamaz, aksine daha da görünür kılar.
...
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni