Bu kitabı daha önce iki kez okumaya çalışmıştım ama devam edememiştim. Üçüncüde bitirdim :)
Fahrenheit 451 modern çağı ve savaşı müthiş bir şekilde eleştiren bir kitap. Yazar, 1950’li yıllarda yaşamasına rağmen gelecekte kitapların yerini teknolojoninin alacağını tahmin edebilmiş. Zaten kitabın isminin hikayesini öğrenince de yazara bir kez daha hayran kalıyorsunuz. Sonsözü de mutlaka okuyun.
Herkes ölünce ardında bir şeyler bırakmalı. Bir çocuk, bir kitap, bir tablo, inşa edilmiş bir ev veya duvar, yapılmış bir çift ayakkabı veya ekilmiş bir bahçe. Elinin bir şekilde dokunduğu bir şey, öldüğünde ruhunun gideceği bir yer olsun diye. Böylece insanlar ektiğin o ağaca veya çiçeğe baktığında sen orada olursun.
Sadece çim biçen adamla bahçıvan arasındaki fark dokunuştadır. Çimleri biçen adam orada hiç olmamış gibidir, bahçıvansa bir ömür boyu orada olacaktır.
Ama insanın en muhteşem tarafı budur; sil baştan yapmaktan vazgeçecek kadar umutsuzluğa veya tiksintiye kapılmaz asla... çünkü böyle yapmanın önemli ve yapmaya değer olduğunu çok iyi bilir.
Tek bir şey, tek bir kişi veya makine ya da kütüphane tarafından kurtarılma arayışına girme. Kendini kurtar, boğulursan da en azından kıyıya doğru gittiğini bilerek ölürsün.
“Kitaplar aptal, salak olduğumuzu bize hatırlatmak için var. Onlar gösteri alayı caddeden gürültüyle geçerken Sezar’a ‘Fani olduğunu hatırla Sezar’ diyen muhafız kıtası gibiler.”