Tabiat ilimleri, insanoğluna maddî kuvvet verir. Fakat maddî kuvvetin nerede ve nasıl kullanacağını öğretmez. Bu onun vazifesi değildir. Tıpkı kibrit gibi. Kibrit size ateş verir ve bu ateşle siz bir evi sakinleriyle birlikte yakabildiğiniz gibi, onunla yemek pişirir veya kendinizi ısıtabilirsiniz.
Maddeyi nerede ve nasıl kullanacağını insana öğreten dindir. Din insanın, kendi kuvvetinden nasıl faydalanacağını ve Allah'ın nimetlerine nasıl şükredeceğini gösterir. Din, Allah'ın insana vermiş olduğu kuvvetin zulüm ve suçlara, kötülük ve düşmanlıklara yardımcı olmasını siddetle yasaklar.
1- Küfrü ve câhiliyeti çok iyi tanımalı, tetkik etmeli
2- İslâmı çok iyi bilmeli
3- Dış görünüşe ve yaldızlı şekillere aldanmamalı
4- Kabiliyetli ve kuvvetli olmalı
5- Küfre ve küfür ordularına karşı bütün güçleriyle, bütün imkanlarıyla karşı koymalı
6- Teknolijinin ortaya koyduğu her türlü silâh ve harp tekniklerini takip etmeli ve bu sahayı boş bırakmamalı
7- Küfre karşı, demire demirle, rüzgara fırtına ile karşılık vermeli
8- İslâm rûhunu bilmeli, şeriat'ın sınırlarına vâkıf olmalı
9- Tabii enerjileri, yeraltı ve yerüstü servetlerini kullanabilecek zekâ, kâbiliyet, dinamizm ve metânet gibi hasletlere sahip olmalı
10- Din ve ahlâk yönünden halka mükemmel bir misâl olmalı
Sevgili Dost,
Bir şehrin en güvenilir yeri sence neresidir? Şehrin neresinde kendimizi güvende hissedebilir, mızraklardan ve oklardan emin olabiliriz?
Yalnız paltomuzu değil, zırhımızı ve sadağımızı da bırakacağımız kapı hangisidir?
Hangi pencere açıldığında rüzgarı bizi üşütmez?
Hangi merdiven çıkıldığında yormaz kalbimizi?
📚
Sevgili Dost, Bir şehrin en güvenilir yeri, demek sence kütüphanelerdir. Çünkü kitaplar seslerini yükseltmezler.
İslâm dini kolay ve makûl bir dindir .İslâm dini evhâm, hurafe ve mitolojilerden uzak, bedahet ve hikmetlerle dolu eşsiz bir dindir. İslâm dini, beşer tecrübesinden, insanların koymuş olduğu kanun ve ölçülerden uzak semâvî bir vahy ve ilâhî bir talimattır. İslâm dini, tapusu sağlam, temelleri muhkem, üstün bir medeniyettir. Bu medeniyette takva, iffet ve emanet rûhu hüküm sürer. Üstün ahlâk, mal ve makâmın üzerinde tutulur.
Rûh, içi boş, göstermelik motiflere fedâ edilmez. Böyle bir medeniyette, bütün insanlar eşittirler. Takvâdan başka bir üstünlükleri yoktur. İnsanlar âhiret hayatına büyük önem verirler. Ruhlar rahata kavuşur huzur bulur, kalpler huşû içinde mest olur. Hayat sahnesinde kavgalar, döğüşler ve azgınlıklar azalır. Husûmet tohumları ve düşmanlıklar yavaş yavaş kaybolur.
İslâm hükümeti, öyle bir hükümettir ki, idaresi altında bulunan bütün insanlar eşittirler. İslâm hükümeti zayıfların hakkını kuvvetlilerden alır. Halkın evlerini ve mallarını koruduğu gibi ahlaklarını da korur. Halkın canlarının, ırz ve namuslarının bekçisidir.
Tesadüf diye bir şey yoktur. Tevafuk vardır. Olması gereken her şey, olması gerektiği gibi olur.
Bize düşen sadece o an içinde, elimizden gelen çabadır. Biz çabamızdan sorumluyuz.
Gerisi takdir.
"Ey insanlar! Allah sizden cahiliye kirini ve atalarla övünme geleneğini kaldırdı. İnsanlar iki kısımdır: Birincisi; doğru mütteki ve Allah'a karşı itaatkâr olanlar. İkincisi; günahkâr, âsi ve Allah'a karşı gelenler."
İbn ebi Hatem rivâyeti.
Müslümanlar iman ve aksiyon bakımından İslam'ın arzuladığı kıvama ulaştıkları zaman, tek kelime ile Müslümanlar hakiki müslüman oldukları zaman, Hristiyan aleminin inançları kökünden sarsılacaktır.